DİHA - Dicle Haber Ajansı

Panorama

Türkiye 2006'da 'çevre'siz kaldı

26 Aralık
10:30 2006

SEDAT SUNA



İSTANBUL (DİHA) - İnsan faktörü, sanayileşme, yanlış çevre politikaları nedeniyle yıllarca Türkiye'nin gündemini meşgul eden ve adım atılmayan çevre sorunlarına, 2006 yılında da kısmı iyileştirilmeler yapılsa da, yaşanan sorunları hala kendi varlığını koruyor. 2006 yılının son aylarında meydana gelen sel felaketi, toprak altına gömülü olarak bulunan zahirle variller, orman katliamları, tarihi zenginleri yok edecek barajlar gibi sorunlar dillendirilse de çıkarılan yeni Çevre Kanunu kısmı çözümleri beraberinde getirdi.



Dünya genelinde artan küresel ısınmayla birlikte gelişen çevresel sorunlar 2006 yılında ülkelerin gündemi oturmasıyla beraber tedbir alma arayışları hızlandı. Küresel ısınmaya karşı başta Kyoto Protokolü ve bazı anlaşmalara taraf olan ülkelerin yanı sıra anlaşma taraftarı olmayan ülkelerdeki artan ağır sanayileşme, arayışlara hız kattı. Çeşitli tartışmalara konu olan Kyoto Protokolü'nün küresel ısınmayı önleyecek bir tedbir alamadığı yönündeki görüşler artmaya başladı. Türkiye açısında ise 2006 yılı, çevre sorunlarını geçmiş yıllara nazaran daha fazla dillendirildiği bir yıl olsa da, 2006 yılındaki neredeyse tek kazanım kısmi çözümleri beraberinde getiren Yeni Çevre Kanunu oldu. 2006 yılında topraktan çıkarılan zehirli variller, ani iklim değişiklikleri, tarihi zenginlikleri yok edecek barajların hayata geçmesi, orman katliamı, siyanürlü altın çıkarma, gibi sorunlar hala Türkiye'yi meşgul eden ve çözümü bekleyen sorunlar olarak varlığını sürdürüyor.



Tuzla'da zehirli variller



İstanbul Tuzla'da toprağa gömülmüş yüzlerce zehirli varil bulundu. İçinde ilaç atıkları olduğu belirlenen varillerde kanserojen madde tespit edildi. İstanbul Çevre ve Orman Müdürlüğü ekipleri, Tuzla'nın Orhanlı beldesindeki boş bir arazide toprağa gömülü zehirli variller olduğu ihbarı üzerine harekete geçti ve yaptıkları araştırma sonucu ekipler kazılan bölgede 500 ila bin adet olduğu tahmin edilen variller buldu. Üzerinde ticari bir unvana rastlanmayan varillerden örnekler alındı. Varillerin içinde kimya ve ilaç sektöründe kullanıldığı belirlenen kanserojen madde olduğu tespit edildi. Yetkilileri harekete geçiren bu olay sonrası sorumluların yakalanması için savcılığa suç duyurusunda bulunuldu.



Zehirli atık davasında beraat kararı



20 Mart 2006 tarihinde Tuzla'da ortaya çıkan tehlikeli atık varilleriyle ilgili ''çevreyi kasten kirletmek'' suçundan yargılanan UNİFAR firmasının üç yetkilisi ile varillerin atılmasından sorumlu tutulan dört sanık, 12 Aralık 2006 tarihinde ''fiilin suç tarihi itibarıyla suç olarak tanımlanmadığı'' gerekçesiyle beraat etti. Davanın iddianamesinde, sanıkların, ''çevreyi kasten kirletmek'' suçunu düzenleyen TCK'nın 181/4'üncü maddesi uyarınca 5'er yıldan az olmamak üzere hapis cezasına çarptırılmaları isteniyordu. Atık dolu varillerin bertaraf edilmek üzere İZAYDAŞ'a gönderilmesi işlemi 16 Nisan'da başladı. Öte yandan yılda 5 milyon ton tehlikeli atık üretilen Türkiye'de, tesadüfen bulunan variller kimseyi şaşırtmadı. Çünkü özellikle küçük sanayi tesislerin, maliyetleri bahane ederek atıklarını doğaya bıraktığı biliniyordu.



Acaristanbul 1 milyon ağacı götürdü 11/25/2006



Beykoz'da 2 bin 290 dönüm ormanlık arazi üzerine kurulacak olan Acaristanbul için bugüne kadar yaklaşık 1 milyon adet ağaç kesildi. 2 bin 290 dönümlük arazi üzerine kurulacak site için yaklaşık 1 milyon adet ağaç kesildiği tahmin ediliyor. İnşaat tamamlanana kadar da milyonlarca ağaç kesilecek. Olayın ortaya çıkmasının ardından Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe, "Orman Bölge Müdürü ile muhafaza memurlarının silahlı adamlar yüzünden korkudan giremediğini" söyledi. Acar Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Acar ise "Tüm ağaçları kesme iznim var, ama yüzde 40'ını bırakacağım" dedi. Serdaroğlu Özel Ormanı, Acarlar İnşaat tarafından 2000 yılında mahkeme satışı ile 13.5 milyon dolara satın alındı. 2 milyon 229 bin metrekare büyüklüğe sahip ormanın satışına devlet katılmadı. Orman mühendisleri katledilen ormanda İstanbul'a oksijen sağlayan 250 milyon ağaç mevcut olduğunu, ormanda 72 çeşit bitki tespit edildiğini kaydetti.



Çevre Yasası çıktı



10 yıl TBMM raflarında bekledikten sonra artan çevre sorunlarından dolayı çıkarılmasına hız verilen Çevre Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 12 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylandı. Yasa kapsamında Çevre Bakanlığı koordinatörlük görevini üstlenirken, etkin bir çevre yönetiminin sağlanması amacıyla Yüksek Çevre Kurulu oluşturulması kararlaştırıldı. 26 Nisan 2006 tarihinde Meclis Genel Kurulu'nda kabul edilen yasa Tuzla'daki zehirli atık dolu varil skandalının ardından tüm dikkatleri üzerine çekmiş ve çevreyi kirletenlere ağır para cezaları getirmek için çıkarılmasına hız verilmişti.



Para cezaları geliyor



Yasayla birlikte, atık alım, ön arıtma ve arıtma tesislerini kurmayanlar ile kurup da çalıştırmayanlara 30 bin, yasak atıkları toprağa verenlere ise 12 bin YTL ceza öngörülüyor. İçme suyu ve kullanma suyu kaynaklarına veya koruma alanlarına atık boşaltanlara 24 bin YTL, yasalara aykırı atık toplayanlara ve depolayanlara da 12 bin YTL para cezası gelecek. Yurtdışından tehlikeli atık getirenler için öngörülen ceza ise 1 milyon YTL. Kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozacak şekilde gürültü oluşturulmasının yanı sıra, 'titreşim' oluşturulması da yasaklandı. Ulaşım araçları, şantiye, fabrika, atölye, işyeri, eğlence yeri, hizmet binaları ve konutlardan kaynaklanan gürültü ve titreşimin standartlara indirilmesi için gerekli tedbirler, faaliyet sahiplerince alınacak. Gürültü ve titreşime neden olanlar için konutlarda 200, ulaşım araçlarında 600, işyerleri ve atölyelerde 2 bin, fabrika, şantiye ve eğlence yerlerinde 6 bin YTL ceza öngörülüyor. Çıkarılan yasayla birlikte, egzoz ölçümü yaptırmayanlara 500 YTL, standartlara aykırı emisyona neden olanlara bin YTL para cezası uygulanacak. Nadir bitki ve hayvan türleri korunacak, mevzuata aykırı biçimde ticareti yapılamayacak.



Bergamalılar kazandı



Bergama ve çevre köylerde yaşayan 315 yurttaş, Ovacık Altın Madeni'ne işletme izni verilmesine itiraz ederek, AİHM'e başvurmuştu. AİHM, Bergamalıların açtığı davada Türkiye'nin toplam 945 bin euro tazminat ödemesine karar verdi. 28 Mart 2006 tarihinde mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) özel ve aile hayatına saygıyla ilgili sekizinci maddesi ve adil yargılama hakkıyla ilgili altıncı maddesinin ihlal edildiği görüşüne vardı.



AİHM Hasankeyf'i sordu



2006 yılında büyük tartışmalara neden olan bir sorunda Ilıca Barajı'nın suları altında kalacak tarihi Hasankeyf kentiydi. Hasankeyfi kurtarmak için bir araya gelen yurttaşlar başlattıkları kampanyada kapsamında 30 bin imza toplandı. 19 Eylül 2006 tarihinde Hasankeyf'i kurtarmak amacıyla başlatılan davayı kabul eden AİHM, AKP hükümetine Hasankeyf'teki kültürel mirasın korunması amacıyla bugüne kadar ne yapıldığını ve bundan sonra ne yapılacağını sordu. 5 Ağustos 2006 tarihinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Ilısu Barajı'nın temelini attı. Bölgedeki sivil toplum örgütleri, yerel yöneticiler, siyasi parti ve dernekler Hasankeyf için nöbet tuttu.



Sel felaketine 41 kurban



2006 yılının son aylarında Türkiye genelinde meydana gelen sel felaketleri ölümlere ve maddi yıkımlara neden olurken, yaşanan sel felaketlerinde en büyük kayıbı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi verdi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği (GABB), Bölge'de yaşanan sel felaketi sonrası 17 yerleşim alanında yapılan araştırmada, 448 milyon 795 bin YTL'lik zarar meydana geldiğini açıkladı. Sel felaketinden Batman, Çınar, Bismil, Eğil, Silvan, Bayrambaşı, Uludere, Şemdinli, Hasankeyf, Sason, Ceylanpınar, Viranşehir, Suruç, Kızıltepe, Mazıdağ, Derik, Bağlar, Şemdinli, Silopi, Beşiri, Sur, Kayapınar, Çarıklı, Siverek ve Şırnak'taki yerleşim birimlerinin olumsuz etkilenmiş, Batman, Bismil, Çınar, Ceylanpınar ve Uludere ilçe merkezlerinin kentsel altyapıları en fazla hasar gören yerler olarak belirlendi.



Sele 41 can verildi



Sel felaketlerine ilişkin Devlet Su İşleri'nin hazırladığı istatistiklere göre, 1955-2002 yılları arasında bin 308 sel olayı meydana geldi. Bu olaylarda bin 235 kişi hayatını kaybetti, 61 bin konut yıkıldı veya kullanılamaz hale geldi. 1955-1969 yılları arasında, ortalama yıllık su baskını sayısı 80 oldu. Ancak taşkın önleme ve kontrol programı çerçevesinde bu rakam, 1970 - 2000 yılları arasında 24'e düşürüldü. Bu yıl bölgede meydana gelen sel felaketinde ise 41 kişi yaşamını yitirdi.



Nükleer enerji macerası



Türkiye'nin yıllardır devam eden nükleer enerji macerası 2006 yılında AK Parti Hükümeti'nin nükleer enerjide ısrarı ile tekrar canlanmaya başladı. Gelişmiş ülkelerin artık çöp haline gelmiş nükleer teknolojileri satın almaya çalışan Türkiye, uzmanlara göre gelişmiş ülkelerin çöp teknolojisi haline gelebilir. Nükleer uzmanları Türkiye'de nükleer enerjinin hayata geçirilmesiyle birlikte dışa bağımlılığın daha da artacağını ve bu nedenle Türkiye gibi ülkelerin yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi gerektiğini belirtiyor. Yine uzman görüşleri Türkiye'nin hazırda bulunan termik santrallerinde hala teknik sorunlar yaşadığı, Türkiye'nin nükleer macerasında ve enerji politikalarında önemli yanlışlıkların bulunduğunu belirtiyor. Dünya Enerji Ajansı'nın verilerine göre yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılacak yatırımın 2030'a kadar 10 trilyon doları bulması bekleniyor. 2020 yılında 400-500 milyar kilovatsaat olarak öngörülen enerji gereksiniminin yalnız 200 milyar kilovatsaatini kendi kaynaklarından üretebilecek olan Türkiye ise güneş, jeotermal ve rüzgarda önemli potansiyele sahip olmasına rağmen bu konuda hala adım atmıyor.



Türkiye'nin Enerji Dosyası



Yaklaşık 25 ilde 50 termik santral var. Bu termik santrallerin yüzde 45'inde doğalgaz kullanılıyor. 30 ilde 32 hidrolik santral var. Fırat nehri üzerindeki Keban, Karakaya ve Atatürk Barajlarında 1000 megavatın üzerinde üretim yapılıyor. Elektrik İşleri Etüt İdaresi'ne ait 20 rüzgar tesisi var . Bunun yanı sıra ufak özel girişimlerle birlikte 20,1 megavat ile elektrik üretiminin yalnız binde 1'i rüzgar enerjisinden sağlanıyor. Birincil kaynaklardan doğalgaz Kırklareli'nde, taş kömürü Zonguldak ve Ereğli bölgesinde, petrol Batmanda ve linyit ise yoğun olarak Afşin- Elbistan, Muğla, Tunçbilek, Seyitömer bölgesinde çıkarılıyor. Bunun dışında 50'ye yakın bölgede linyit mevcut durumda. Jeotermal enerji yalnız Denizli'de mevcut.



Nükleer enerji uyarısı



Siyasilerin yanlış enerji politikaları ürettiğini, bu nedenle gelişmiş ülkelerdeki çöpe atılacak nükleer teknolojilerin Türkiye'ye yöneldiğini ve Türkiye'nin yenilenebilir enerji bakımından Avrupa ve Amerika'ya göre çok daha fazla avantajlı olduğunu kaydeden Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Enerji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Tanay Sıdkı Uyar, nükleer santrallerin geçmiş enerji teknolojileri olduğunu belirterek, "Nükleer ve fosil yakıt santralleri geleceğe aday olan enerji kaynakları olmaktan çıktı, Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları bakımından çok daha avantajlı" diye konuştu.



Dışa bağımlı olacak



Avrupa ülkelerinin kapatmaya başladığı nükleer enerji santralleri gibi eski teknolojileri elden çıkarmak için gelişmekte olan ülkelere sattığını belirten İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlhan Talınlı, "Şimdi Sinop, Akkuyu gibi yerlerde santraller açılmak isteniyor. Bunları yapmak için devasa bir yatırım yapılacak, gerekli uranyum kaynağı ise dış ülkelerden alınacak. Bu şekilde Türkiye dışa bağımlı hale gelecek" dedi.



Termik santrale 'dur' denildi



Şırnak'ın Silopi ve İdil İlçeleri'nde 1999 yılında geçici enerji sıkıntısını gidermek için mobil olarak kurulan ve yoğun tepkilere neden olan termik santrallerin, yıllarca Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) raporu olmadan çalıştığı ortaya çıktı. Silopi ve İdil ilçelerinde bulunan santralleri işleten Karadeniz Enerji Grubu'nun önce mobil olarak kurulan ve daha sonra yerleşik bir hale gelen santralin İmar Mevzi Planı izni çıkarmak için başvurduğu Şırnak İl Genel Meclisi, yapılan başvuruyu reddederek, imar izni vermedi. İl Genel Meclisi Çevre ve Sağlık Komisyonu'nun buna ilişkin hazırladığı raporda, bir çok sağlık sorununa yol açan santralin yasal olmadığı ve derhal kapatılması için girişimlerde bulunulması gerektiği vurgulandı.



Havası en kirli 8 ilimiz belli oldu



Çevre ve Orman Bakanlığı, Türkiye'nin havası en kirli 8 ilini belirledi. Kirli hava nedeniyle yılda 3 milyon insan ölüyor. Sıralama şöyle: "Denizli, Batman, Konya, Kütahya, Karabük, Kahramanmaraş, Van ve Erzurum."



'Çöp Deposu Projesi yarardan çok zarar verecek'



Dilovası Ekoloji ve Sağlık Derneği (Ekosder), Gebze'nin ve çevre bölgelerinin çöplerinin toplanması amacıyla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından Dilovası'nda kurulmak istenen Çöp Deposu Projesi'nin çevreye yarardan çok zarar vereceği gerekçesiyle iptal edilmesi için Kocaeli İdare Mahkemesi'ne dava açtı.



Yangının bilançosu



2006 yılının Haziran ayından bu yana doğal ve kültürel mirasımızı, ekolojik yaşamı, tarım arazilerini ve insan yerleşimlerini tehdit eden yangınlarda; Bolu Mudurnu'da 8 hektar, Amasya'da 35 hektar, Ankara Hasanoğlan'da bin 500 hektar, Uşak Banaz'da 5 hektar, İzmir Bölgesinde 136 hektar, Ayvalık'ta 150 hektar, Tokat Almus'ta 30 hektar, İzmir Selçuk'ta 300 hektar çam ormanı ve 100 hektar tarım alanı, Antalya Kaş'ta 250 hektar, Balıkesir Dursunbey'de 20 hektar, Ankara Gölbaşı'nda 4 hektar, Muğla Kavaklıdere'de 3 hektar, Sakarya Hendek'te 10 hektar, Antalya Alanya'da 12 hektar, Antalya Finike'de 4 hektar, Düzce Yığılca'da 30 hektar, Balıkesir Havran'da 3 hektar, Mersin'de 3 dönüm, Balıkesir Dursunbey'de 100 hektar, Adana Kozan'da 55 hektar, İzmir Kemalpaşa'da 2 hektar, Kahramanmaraş Çakırdere'de 5 hektar, Didim'de 350 hektar, Bodrum Mumcular'da 600 hektar, Manisa Soma'da 10 hektar, Adana Yüreğir'de 100 hektar, Manavgat'ta 15 hektar, Karaman Ermenek'te 100 hektar orman alanı, Çankırı Bayramören'de bir köyün büyük bölümü yok oldu. Batı'daki orman yangınlarının nedeni yüzde 90-95 'insan' olarak gösterildi.



Bölge'deki yangılar



Bölgede Şırnak başta olmak üzere Tunceli, Mardin, Diyarbakır ve Bingöl'ün kırsal kesimlerindeki ormanlık alanlarda 'güvenlik' gerekçesiyle çıkartılan yangılar kamuoyunda yankısını buldu.



Şırnak İkizce'de Jandarma Komando Taburu ve HPG'liler arasında çıkan çatışma sonucu, Cudi Dağı ve çevresindeki ormanlık alan 12 Haziran 2006 tarihinde ateşe verildi. Çıkan yangın yaklaşık 20 gün sürerken, sivil toplum örgütleri ile yöre halkının tüm girişimlerine rağmen harekete geçmeyen yetkililer yangına müdahale etmedi. Konuyla ilgili açıklama yapan Silopi Belediye Başkanı Muhsin Konur, çıkarılan yangın sonucu 20 ile 30 kilometrelik alanın yandığını söyledi. Olayla ilgili Şırnak Barosu'na kayıtlı 16 avukat yangına müdahale etmeyen kurum kuruluş ile yangına sebebiyet verenler hakkında suç duyurusunda bulundu. Yangınlar nedeniyle Güneydoğu Anadolu Bölgesi Belediyeler Birliği'nin (GABB) oluşturduğu 'Orman Yangınlarını Araştırma Girişimi', Tunceli'ye giderek incelemelerde bulundu. GABB konuya ilişkin geniş bir rapor hazırladı.



Güvenlik gerekçesi ile ağaçlar kesildi



Şırnak'ın İdil ilçesi'nde bulunan 3 bin hektar ormanlık alan 'güvenlik gerekçesi' ile kesildi. Haberli (Basibrine), Mağara (Kivex), Sare (Sarê) köylerine bağlı korucuların ve askerlerin gerçekleştirdiği kesimde, yaşanan en büyük skandal ise Orman Bölge Müdürlüğü'ne bağlı ekiplerin kesime seyirci kalması oldu. Korucular topladıkları meşe ağaçlarını kamyonu 200-300 YTL'den satarken, bu paranın asker ve korucular arasında paylaşıldığı iddia edildi. Kesim yapmakla yetinmeyen korucular, meşe ağaçlarının köklerini de ateşe verdi. Ayrıca geçtiğimiz aylarda Bingöl'ün birçok alanında 'güvenlik' gerekçesi ile ağaçlar kesildi.



(ss/sy)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR