DİHA - Dicle Haber Ajansı

Haberler

Gumut'un kayıp kızları Meryem ve Fatma'nın hikayesi

 
28 Ekim
09:00 2016

AHMET KANBAL

HATAY (DİHA)
- Gundê Gumut'un kayıp kızlarından Meryem İdgü, ailesinden zorla koparıldı, Halep'te satıldı. Kızı Meryem'in yerine 10 çuval buğday kapısına bırakılan annesi ise, kızının hasretiyle yaşamını yitirdi. Fatma Gülşen ise zorla alınarak götürülürken, annesinin elinde kızının fistanından sadece bir parça kaldı.

Fransız mandasında bağımsız bir devlet iken 1939 referandumu ile Türkiye'ye bağlanan Hatay ve çizilen sınırlarla Türkiye tarafında bırakılan; baskı, cinayet, tecavüz ve kayıp onlarca kız çocuğu ile 77 yıl sonra gündeme gelen Kürdistan toprağı Efrîn'in parçası Gundê Gumut. Yok edilen köyün hikayesinin ardından ailelerinden koparılarak, Halep'te satılan kız çocuklarının hikayeleri bir bir ortaya çıkıyor.

Hatay'ın Türkiye'ye bağlanması ile birlikte kurulan Bayraktar (Gumut) Karakolunun ardından karakol komutanları ile işbirliği yapan Hüseyin Reşağa isimli dönemin Hatay Cumhuriyeti bürokratının 10'lu yaşlarında iken Halep'e götürerek kaybettiği kız çocuklarından biri Meryem İdgü. Ağabeyi 85 yaşındaki Ali İdgü (Hekimoğlu), köydeki 30 kadar kız çocuğunun benzer şekilde kaybedildiğini belirtirken, köyden en son kendi aileleri olan 19 ailenin 1967 yılında ayrıldığını ifade ediyor. Askeri bölge ilan edilmesine rağmen köyde yaşadıklarını belirten İdgü, karakoldaki askerlerin baskının artması ve kadınlarının sürekli taciz edilmeye devam edilmesi nedeniyle köylerine 5 kilometre mesafede, köylülerinin kurduğu Serekanî (Demirkonak) köyüne yerleştiklerini belirtti.

'Kız kardeşimin yerine 10 çuval buğday getirdiler'

İdgü, kendisinden büyük olduğunu söylediği kız kardeşi Meryem'in götürülmesini hatırlamadığını ancak annesi Emine İdgü'den dinlediklerini şöyle anlatıyor: "Hüseyin Reşağa adamları ile zulüm üstüne zulüm yapıyordu. Kimse kendisine ses çıkaramıyordu. Kız kardeşim Meryem'i gelip evden zorla alarak Halep'e götürmüş. Annem de peşinden gitmiş ama çare olamamış. Halep'ten döndükten sonra evimize 10 çuval buğday getirdiler. Annem kardeşimi istediğini söylemiş ama kendisine kardeşimi Halep'te zengin bir ailenin yanına hizmetçi olarak verdiklerini ve geri geleceğini söylemiş. Annem hep çok güzel bir kız olduğunu söylerdi ablamın. Yüzüne bakmaya doyamadığını söylerdi. Yıllarca da söyleyip durdu. Kokusunu bile hatırladığını söylerdi. Ama gel görelim ki kendisini bulamadık. Götürüp zenginlere hizmetçi olarak verdiklerini söylediler. Şimdi ne yapar ne eder, yaşıyor mu bilmiyoruz. Artık sormaz da olduk."

Annesinin yıllarca kardeşinin yasını tuttuğunu ve geleceği günü bekleyerek yaşamını yitirdiğini belirten İdgü, "Ben de Halep'te 1960'lı yıllarda 10 yıl boyunca çalıştım çok gidip geldim. Ama bulamadım. Reşağalar da zaten köy yok olduktan sonra kaçıp gittiler Halep'e. Bir gün Hüseyin Reşağa'yı Halep'te tesadüfen yakaladım. Boğazına yapıştım kardeşimi sordum. Adresini vereceğini söyledi. Ama sonra kaçtı gitti. Bir daha bulamadım" diye konuştu.

'Karakol kurulunca köyün tadı kalmadı'

İsmini hatırladığı kız çocuklarından Fatma Gülşen (Enise) ile adını hatırlamadığı Nuri isimli köylülerinin kardeşinin Halep'e götürülen kız çocuklarından olduğunu belirten İdgü, Fatma Gülşen'in de 10'lu yaşlarında iken ailesinden zorla alınarak, tam olarak hatırlamamakla beraber 1946 yılında götürüldüğünü söyledi. İdgü, bugünkü adıyla Bayraktar Karakolunun kurulması ile köyün tadının kalmadığını ifade etti.

Geriye Fatma'nın elbisesi kaldı

Kimsenin ses çıkaramadığını belirten İdgü, Fatma Gülşen'in hikayesini şöyle anlatıyor: "O zaman karakolun Karaşahin diye bildiğimiz bir bölük komutanı vardı. O da çok zalimdi. Önce Reşağa Hüseyin ile bunlar birlikteydiler. Fatma, köylümüz Emine Gülşen'in kızıydı. Hüseyin Reşağa Fatma'yı evinden zorla almaya çalışıyordu. Karakola şikayet bile edemiyorduk. Fatma'yı annesi o kadar sıkı kucaklamıştı ki bırakmamak için. Ama elinden almak için çekiyorlardı. Annesi o kadar sıkı tutmuştu ki bir taraftan da ellerine vuruyorlardı. En son annesinin elinden aldılar. Annesinin elinde Fatma'nın fistanının yarısı kalabildi ancak. Onu da alıp Halep'e götürdüler. Fatma'nın annesi o zaman o kadar çok beddua etti. Bugün o zalimlerin ailelerinden neredeyse kimse kalmadı. Buradan yok olup gittiler."

'Korkudan kimse soramadı'

Fatma Gülşen'den ailesinin tesadüfen haber aldığını, ancak tüm ailenin yaşamını yitirdiğini de sözlerine ekleyen İdgü, diğer kız çocuklarından da bir daha haber alamadıklarını sözlerine ekledi. İdgü kimsenin kız çocuklarının akıbetini korkudan soramadığını söyledi. En fazla kız çocuklarının annelerinin zor günler yaşadığını, annesinden bildiğini belirten İdgü, zaman içinde unutulmasa da kimsenin artık sormaz olduğunu ifade etti. Gundê Gumut'te ailelerinin mezarları olduğunu ancak onları bile izin alarak ziyaret edebildiklerini ifade eden İdgü, en son 20 yıl kadar önce izin alabildiklerini söyledi. Reşağaların daha sonra karakol komutanları ile aralarının bozulduğunu ve onların da devletin baskısı nedeniyle Halep'e gittiklerini belirten İdgü, tanıdıklarının tamamının öldüğünü söyledi.

(st/ag)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR