Kozağaçlı: Askeri sıkıyönetimin işkence yöntemleri hortladı
İZMİR (DİHA) - Cezaevlerinde, sıkıyönetim askeri cezaevlerinden bu yana görülmemiş işkence yöntemlerinin kullanıldığını belirten ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, "OHAL uzadıkça bu tablo daha da ağırlaşacak" dedi.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile birlikte özellikle hak ihlalleri ile gündem düşmeyen Kürdistan ve Türkiye'deki cezaevlerinde artan cinsel saldırı ve işkence sıkıyönetim uygulamalarını aratmıyor. Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, cezaevlerinde sıkıyönetim askeri cezaevlerinden bu yana görülmemiş işkence yöntemlerinin kullanıldığını belirtti. Ülkenin birçok yerinde yaygın bir şekilde hak ihlalleri olduğunu anımsatan Kozağaçlı, ülkeyi temellerinden sarsan bir sürecin yaşandığına dikkat çekti. OHAL ilanından bu yana 40 bin tutuklama, 80 binin üzerinde gözaltı ve 100 binin üzerinde kamu görevlisinin işine son verildiğini vurgulayan Kozağaçlı, OHAL uzadıkça bu tablonun da ağırlaşacağının altını çizdi.
Kozağaçlı, "Basit bir örnekle ilk 5 gün avukatıyla görüştürülmüyorsa biri, bu o 5 gün içersinde ona işkence yapılıyor demektir. Eğer yasanın emrettiği gibi hekimin gözaltı denetimini sağlık biriminde yapmasını sağlamazsanız, hekimi alır sağlık birimine götürürseniz bu işkenceyi tespit edemeyeceksiniz demektir" dedi.
'30 gün gözaltı işkence demek'
Soruşturma ihtiyaçları dışında gözaltının 30 güne çıkarılmasının "işkence tehlikesi" anlamına geldiğini ifade eden Kozağaçlı, yatak olmadığı halde bir cezaevine 40 bin kişinin konulmasının işkence, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması anlamına geldiğini söyledi.
Ülkenin her yerinde özellikle siyasi kadın tutsaklara yönelik çok ağır saldırıların olduğunu hatırlatan Kozağaçlı, yapılan son 40 bin tutuklamada hem gözaltı süreçlerinde hem de cezaevlerinde işkencenin söz konusu olduğunu dile getirdi. 10 yıldır hiç görülmeyen işkence yöntemlerinin ülke genelinde yeniden uygulanmaya başladığına vurgu yapan Kozağaçlı, bu işkencelerin üzerinin ise örtbas edildiğini belirtti.
'Kıç ve ayak falakası uygulanıyor'
Tutsakların çırılçıplak soyularak kaba dayaktan geçirildiği, cop ve farklı materyallerle cinsel saldırı gibi işkencelere maruz kaldıklarına dikkat çeken Kozağaçlı, unutulan yöntemler olan kıç ve ayak falakasının yeniden devreye konulduğunu kaydetti. Tutsaklara aile görüşü yasağı ve mektup yasağı gibi sınırlamaların getirilmesinin işkencenin artmasına neden olduğunun altını çizen Kozağaçlı, devletin kendisinin işkence görüntülerini paylaştığını ifade etti.
'Uluslararası kurumlar görüyor, müdahale etmiyor'
Yapılanların hiçbir hukuksal karşılığı olmadığını kaydeden Kozağaçlı, İdare Mahkemeleri'ne, Danıştay'a, Anayasa Mahkemesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvurular yaptıklarını belirtti. Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği'nin Türkiye'ye daha önce de bu insan hak ihlallerine ilişkin zamanında müdahale etmediğini aktaran Kozağaçlı, bu kurumların yaşanılanları gördüğünü ancak özel bir müdahalede bulunmadıklarını dile getirdi.
'3-4 yıl sonra özür dileyebiliriler'
Önümüzdeki 3-4 yıl içerisinde tüm bu yargısal yolların ihlal kararları olarak döneceğini dile getiren Kozağaçlı, "AİHM, 90'lı yıllarda olduğu gibi bu günleri de cezalandıracak. Hatta 3-4 yıl sonra belki siyasal iktidar özür dileyecek. Fakat bu ölenleri geri getirmez, işkencenin yarattığı acıları, iş kaybından kaynaklı olarak oluşan sosyal acıları tamir etmez" diye belirtti.
'Siyasal tasfiye bitmeden OHAL kalmayacak'
Cemaat soruşturmalarının hukuksal nedenlerle ve ihtiyaçtan dolayı yapılmadığını söyleyen Kozağaçlı, siyasal iktidarın, iktidarını stabil hale getirmek ve garantilemek amacıyla bu uygulamaları gerçekleştirdiğini ifade etti. Bir siyasal tasfiye sürecinden geçildiğini vurgulayan Kozağaçlı, hükümetin öncelikle eski ortakları olan Gülen Cemaati ve ardından kendisine muhalif olan tüm unsurları tasfiye etmeden OHAL'in kaldırılmayacağının altını çizdi. Hükümetin özellikle Kürt halkına yönelik ağır saldırı ve uygulamalarının olduğunu anımsatan Kozağaçlı, şunları aktardı: "Bu da bize şunu gösteriyor; siyasal iktidar kendisini güvende hissetmeden hiç kimsenin kendisine yeniden bir muhalif olarak şekillenmesine izin vermeyecek."
'Yargı iktidarın korunması için kullanılıyor'
İktidarın korunması için yargının kullanıldığını söyleyen Kozağaçlı, bu tablo karşısında gerçek bir bürokrasinin, yargının ve anayasal düzenin kurulmasının mümkün olmadığını ifade etti. Tüm bunların iktidarın siyasal çıkarları doğrultusunda yürütüldüğünü kaydeden Kozağaçlı, "Anayasaya aykırı davrandıklarını biliyorlar. Ölümlerin olduğunu, sistematik ve yaygın işkence yapıldığını, bunların hepsinin hesabının sorulacağını biliyorlar. Ama şu anda tek önemli şey, siyasal iktidarın iktidarda kalmaya devam etmesinin sağlanması ve yeniden kendilerine referandum yoluyla parlamenter sistemi değiştirerek bir iktidar alanı yaratmak. Aslında yargı diye bir şey de yok. Türkiye'de hatta belki dünyada yüzde 40'ı ağır cezalık bir suça karışmış olan hiç bir meslek grubu yoktur" diye konuştu.
(sg-cnö/pu)