DİHA - Dicle Haber Ajansı

Haberler

Ege’de asimilasyona direnen Çerkes köyü: İlkkurşun

 
22 Ekim
09:01 2016

SAKIP YAŞAR

İZMİR (DİHA)
- Meydanlarında akordiyonların çaldığı, sokaklarında ise halen Çerkescenin hâkim olduğu Ege’nin İlkkurşun köyünde yaşayan Çerkesler, çocuklarının asimile olmaması için anadillerinde eğitim talep ediyor.

Rusya İmparatorluğu'nun 1817'de Çerkesya'ya saldırmasıyla başlayan ve 1864'e kadar süren Kafkas Savaşı’nın sonunda kimi araştırmacıların verdiği rakamlara göre, 1 milyon 200 bin ila 1 milyon 500 bin arasında Çerkes, Rusların zorlamasıyla topraklarından ayrılıp Türkiye, Suriye, Ürdün ve İsrail gibi ülkelere göç etmek zorunda bırakıldı. Tarihe “Büyük Kafkas Göçü” olarak kaydolan bu zorunlu göç yolculuğunda, binlercesi yaşamını yitirdi.

İzmir'in Ödemiş ilçesinde yeşili ve zengin doğasıyla göz kamaştıran İlkkurşun Köyü de Türkiye'ye göç ettirilen Çerkesler tarafından kurulan bir köy. Yaklaşık 100 haneden oluşan köyün nüfusunun tamamı Çerkes ailelerden oluşuyor. Ailelerin tümü ise, Kuzey Kafkasya'nın kadim halklarından olan Adigelerin Şapsığ boyundan.

Sokaklarında bugün hala Çerkescenin hakim olduğu köyün sakinleri, asimile olmamak için kültürlerini koruma çabası içerisinde.

'Biz savaş nesliyiz'

Savaşın en kolay yol olduğunu zor olanın ise barış olduğunu söyleyen köy sakinlerinden Remzi Tekir, savaşın bir milletin ve neslin bitmesi anlamına geldiğini ifade etti. Çerkesya'nın çok kısa bir zaman diliminde birçok savaşa tanıklık ettiğini belirten Tekir, "Kafkas Savaşı'nın ardından 93 Harbi’ni yaşadık. Daha sonra zorla Anadolu'ya göç ettirildik. Burada da savaştan kurtulamadık. İlk önce Birinci Dünya Savaşı sonrada İstiklal Harbi’nde savaştık yani biz aslında savaş nesliyiz" diye konuştu.

Barışın ise, tarifi imkânsız bir güzelliği olduğunu ifade eden Tekir, yeryüzünde süren savaşlara dair ise hoşnutsuzluğunu ise "Savaşların tamamı anlamsızdır. İnsanlar savaşın yaydığı kötülüğün ne kadar korkunç olduğunu bilseler, savaşmazlar" sözleriyle dile getirdi.

Çerkesler neden balık yemez?

Gemilerle sürgüne gönderilen Çerkesler yolda büyük kayıplar verdi. Deniz ulaşımını kullanan Çerkesler yolda kaybettikleri ölülerini ise denize atmak zorunda kaldı. Bu nedenden dolayı da ölülerine olan saygılarından dolayı Çerkeslerin büyük bir bölümü bugün bile halen balık yemez.

Tekin, bu durumun bir diğer nedenini ise şöyle açıkladı: "Topraklarımızdan sürgün edilirken insan tacirleri bunu fırsatta çevirdi. Atalarımızı gemilere alıp Karadeniz'e döktüler. Böylece daha çabuk limana dönüp daha fazla para kazandılar. Dolayısıyla neslimizi tüketen suyun içerisinden çıkan canlıları 136 senedir yemiyoruz."

‘İnsanlar değişti ama zulüm aynı…’

Ataları bunları yaşayan Tekin, günümüzde ise Ege Deniz'inde boğulan mültecilere "Geçmişte bize yapılanların aynısı Ege Denizi’nde mültecilere yapılıyor. İnsanlar değişti ama zulüm aynı. Soykırım adet haline gelmiş. Güçlü olan soykırım yapıyor" sözleriyle dikkat çekti.

Geçmişte maruz kaldıkları katliamlardan sonra Çerkesler olarak birbirlerine daha fazla bağlandıklarını söyleyen Tekir, ne olursa olsun kendi aralarında kavga etmediklerini ve kendilerine yapılan haksızlıklar karşısında da birlik olduklarını dile getirdi.

'Anadilde eğitim istiyoruz'

Halkları kan bağından öte, kültür ve anadilin bir araya getirdiğinin altını çizen Tekin, "Bir halkın temelinde; dil, örf, adet, müzik, edebiyat yatar. Bunlar birbirinden ayrılamaz bir bütündür" dedi. Asimile olmamak için ise ellerinden gelen her şeyi yaptıklarını ifade eden Tekin, köyün, okuma yazma oranı çok yüksek olsa da, çocuklarının anadillerinde eğitim alamadıkları için Çerkesce öğrenmelerinin hayli zorlaşmasından yakındı.

Anadilde eğitimin bir hak olduğunu söyleyen Tekin, "Anadilde eğitim istiyoruz. Eğer bunun yolu açılırsa çocuklarımızı anadillerinde eğitim alacakları okullara yollarız" dedi.

Kültürlerini yaşatmak konusunda inatçı olduklarını belirten köy sakinlerinden Kadriye Tekir ise, yaşantılarını "Çok güzel bir köyümüz ve kültürümüz var. Yaz akşamları genç erkek ve kızlarımız köyün meydanında akordiyonlar çalar Çerkes dansı eder. Köyün büyükleri de onlara yemek ve tatlı yapar" diyerek anlattı.

Buna rağmen Ödemiş'in yerli halkıyla karşılıklı bir kültür alışverişi içerisinde olduklarını belirten Tekir, "Karşılıklı olarak birbirimizi çok severiz. Bu sayede kaynaştık ve kültür aktarımı yaptık. Bizim yemeklerimiz ağırlıklı olarak hamur işi. Ödemişliler ise et yemeği yapar. Biz onlara hamur işini onlar da bize et yemeklerini öğretti" diye konuştu.

'Anadilimizi unutmak istemiyoruz'

Kültürlerini ve anadillerini unutmadan köylerinde yaşamak istediklerini söyleyen Tekir’i de kaygılandıran şey yine aynı, anadillerinde eğitim alamamalarından dolayı zamanla çocuklarının dillerini unutacak olmaları.

(cnö/öç)





Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR