DİHA - Dicle Haber Ajansı

Politika

Yiğit: Türkiye Musul’da pay istiyor

 
20 Ekim
09:08 2016

HAYRİ DEMİR

ANKARA (DİHA)
- Türkiye'nin Musul'daki ısrarını "Ankara operasyonda yer almayı varlık-yokluk meselesi haline getirdi" diye değerlendiren araştırmacı yazar Hamide Yiğit, bu ısrarının altındaki gerçeği de "Türkiye yeni Osmanlıcı hayalleriyle Musul'un paylaşımında rol istiyor" olarak yorumladı.

Aylardır tartışılan ve birkaç gün önce başlayan Musul operasyonu Türkiye için bir krize dönüşmüş durumda. Tüm dünyanın gözünü çevirdiği operasyon süreciyle birlikte IŞİD sonrası kenttin statüsü dair tartışmalar ise önemini koruyor.

Birçok yönlü gelişmeyi de beraberinde getiren operasyona dair tartışmaları, bölgeyi yakından takip eden araştırmacı yazar Hamide Yiğit, sorduk. Suriye'deki gelişmeleri "AKP'nin Suriye savaşı-Erdoğan'ın yıkılan hayalleri" isimli kitapta bir araya getiren Yiğit'in Musul operasyonu konusundaki tespiti ise tüm planların IŞİD sonrası Musul üzerine yapıldığı yönünde. Türkiye'nin ısrarcılığını "Ankara operasyonda yer almayı varlık-yokluk meselesi haline getirdi" diye gören Yiğit, ısrarın nedenini ise "'Türkiye yeni Osmanlıcı hayalleriyle Musul'un paylaşımında rol istiyor" şeklinde değerlendirdi.

* Musul operasyonu başladı ancak tartışma ve gerginlikler devam ediyor. Sizce bu tartışmaların nedeni nedir?

Bunun temel nedeni Musul üzerinde çok aktörlü bir nüfuz yarışı olmasıdır. Suriye'nin Halep'i gibi, "Musul'a nüfuz eden Irak'a nüfuz etmiş" olur. IŞİD Musul'a kolayca girdi ve o zamanlar çok aktörlü Musul tartışmaları olmadı. Çünkü bu kavga, IŞİD sonrası Musul'un paylaşımına saklanmıştı. Şu anda bu stratejik kentin paylaşımı söz konusudur. O yüzden IŞİD'in Musul'a kolunu sallayarak girmesine ve onca katliamlar yapmasına seyirci kalan birçok taraf, şimdi Musul'u kurtarma operasyonunda rol kapma ve elbette ki Musul'a nüfuz etme yarışına girdiler. Ancak bu yarışta müdahil olan aktörler açısından "anormal" bir durum var, o da şudur: Musul IŞİD'e altın tepsiyle sunuldu ve sunan taraflar, IŞİD sonrası paylaşım projesinin ortaklarıdır. Burada Barzani ve AKP'nin Irak Merkezi hükümetine karşı Musul'a dair ortak projeleri vardı. Ancak bu ortaklığın dışında tutulan Türkiye oldu. Türkiye açısından "anormal" olan budur ve bu yüzden operasyonun başlama süreci sancılı geçti.

* Türkiye'nin bu ısrarının altında yatan nedeni nedir?

Türkiye'nin operasyona dâhil olma ısrarının altında çok çeşitli nedenler yatıyor. Öncelikle Musul gibi stratejik bir kentin paylaşımında rol almak istiyor ve bunu yeni Osmanlıcı hayallerinin bir parçası olarak "tarihsel hakkediş" argümanına dayandırıyor; "Musul Misak-ı Milli sınırları içindedir ve Türkiye toprağıdır" gibi. İkincisi, Musul'un IŞİD tarafından işgaline yol veren -hatta planlayan ve yardım eden- taraflardan biridir. Çünkü gayet iyi biliniyor ki, IŞİD işgal projelerinin bir ürünüdür. Paylaşım zemini hazırlayan bir araçtan başka bir şey değildir. Şöyle ki, 2013'te IŞİD, Suriye cihadına liderlik etmek üzere Suriye'ye girmişti. Bundan bir yıl önce AKP kongresine Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'nin yanı sıra, çok sayıda Iraklı konuk davet edildi. AKP'nin bir araya getirdiği isimler arasında, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, Irak Kürt yönetimi eski başbakanı Bahram Salih, Irak Meclis Başkanı Usame Nuceyfi ve kırmızı bültenle aranan ihvancı Tarık Haşimi vardı. Biliyorsunuz ki, Usame Nuceyfi, IŞİD Musul'u işgal ettiğinde Musul Valisi idi. Irakta Sünni rejim için mücadele eden ve Musul'un IŞİD'e teslim edilmesine hizmet eden -IŞİD'e karşı direniş gösterilmemesi yönünde genelge yayımlayan şahıstır. Nuceyfi ve Haşimi, IŞİD'in Musul'u işgali için "Sünni halk direnişi" demişlerdi. Barzani ise, bu işgalden dolayı IŞİD'i değil, Maliki hükümetini suçlamıştı. Hepsi birden, "uğradıkları zulüm karşısında ayaklanan Musul halkının davasını" sahiplenme açıklamaları yaptılar. Lakin AKP ve Nuceyfi, Haşimi gibi ihvancı ortakları sürekli "Musul'un Sünni Arap halkına ait olduğu" yönünde beyanlar verirlerken, Barzani'nin neyin peşinde olduğu sorusu önemlidir.

* Operasyonla birlikte Türkiye tablosunu çizerseniz…

Bilindiği gibi AKP hükümeti ile Irak Kürt Bölgesel Yönetimi arasında, Irak merkezi yönetimini oluşturan Maliki hükümetini bypass ederek petrol anlaşması imzalanmış, Bağdat hükümeti ise bu anlaşmayı tanımamıştı. Bundan dolayı Maliki ile KDP ve AKP arasında ayyuka çıkan bir petrol krizi vardı. Tam da o sırada IŞİD Musul'a girdi. AKP-KDP yakınlaşmasının bir temeli buydu. Diğeri ise, AKP hükümeti, o zamanlar Kürt meselesinin çözümünde muhatap almak zorunda kaldığı PKK'yi ilk fırsatta devreden çıkarma niyetiydi. Kürt sorununu "Barzani'yi merkeze alarak çözme" arzusunda olduğunu, Irak Bölgesel Kürt yönetimi ile yaptığı anlaşmalarla gösterdiği açıktır. Bütün bu hesaplara rağmen AKP'nin Musul operasyonunda devreden çıkarılması demek, AKP'nin planlarının bozulması ve bütün beklentilerinin boşa çıkması demektir. Ayrıca en büyük endişesi, Peşmerge de dahil bütün kesimlerin seyrettiği Êzidî katliamında Şengal'e müdahale eden ve bundan dolayı IŞİD'e karşı savaştı meşru bir güç olarak varlığını ispatlayan PKK'nin bu süreçte rol kapmasıdır. Ankara açısından "PKK'yi devreden çıkma ve Barzani merkezli bir Kürt siyaseti" ile yola devam etme hayalleri de tehlikeye girmektedir. Ankara o yüzden Musul operasyonuna dahil olma konusunda ısrar etmekte ve bunu "varlık-yokluk meselesi" haline getirmektedir. Burada, dış politikası tamamen iflas eden, ama hırsla rol kapmaya ve küresel güçlerle boy ölçüşmeye kalkışan bir Türkiye görüyoruz.

* Kürtlerin bu operasyondaki rolünü nasıl okumalıyız?

Öncelikle Musul, Musullularındır ve bu toprakların gerçek sahipleri Irak halklarıdır. Yani Kürtler, Araplar, Êzidîler, Türkmenler, Hıristiyanlar… Musul üzerinde kimlerin hak iddia ettiğine yönelik soruya, Musul'un etnik yapısına göre yanıt vermek bana göre doğru değildir. Peşmergelerin Musul'u Kürdistan'a katma planları olduğu biliniyor. Ta 2006 yılında, Musul Vali Yardımcısı Husrev Goran, Musul'u Kürdistan'a katacaklarını söylemiş ve eklemişti: "Musul ikiye bölünecek: Doğu Dicle Kürtlere, batı Dicle de Araplara." Kürtlerin rolü böylesi bir paylaşıma hizmet edeceği düşüncesi yok değil. Ama bunun çok da kolay olmadığını söylemem gerek. Zira asıl odaklanılması gereken şey, Musul'un IŞİD'ten arındırılması gerçeğidir ve IŞİD sonrası Musul'un paylaşımına odaklananların başarılı olma şansı yoktur diye düşünüyorum. Zira "Batı Dicle" denilen bölgede, özellikle Şengal'de de PKK mevcuttur. Nüfus mübadelesi ya da "etnik arındırma" gibi bir fikir geçerli değil ve oldukça tehlikelidir.

* Operasyonda asıl meselenin IŞİD sonrası Musul'un statüsünün olduğu görülüyor. Bu konuda sizin düşünceniz nedir?

IŞİD sonrası Musul'un ne olacağı meselesi, çok bilinmeyenli denklem gibi duruyor. Zira Ortadoğu için şunu söyleyebilirim; Olan hiçbir şey plansız değildir, ama hiçbir plan, planlandığı gibi işlemez. Çünkü burası Ortadoğu, Nedeni de şu: Ortadoğu halkları dışında herkes Ortadoğu'da söz sahibi olmak istiyor. Yani daima dış aktörlerin dama taşlarına el uzattığı bir dama tahtası gibidir. O yüzden bütün planlar Musul'un IŞİD sonrasına dair yapılmıştır ancak çok aktörlü kurguların gerçek hayatta gerçekçi bir karşılığı olmuyor.

* Neden peki?

Örneğin KDP'nin Musul'un doğusunu Kürdistan'a katma planı, Türkiye'nin "Sünnilik" üzerinden Irak merkezi hükümete karşı ve hatta PKK'ye karşı KDP ile ortak Musul'a nüfuz etme planı, merkezi Irak hükümetinin bölge petrollerinin geçiş noktası olan Musul'a tam olarak nüfuz etme planı gibi bütün kesimlerin IŞİD sonra Musul'a dair plan ve beklentileri vardır. Sadece Iraklı gönüllü halk birliklerinin gerçekten Musul'u IŞİD'ten temizleme kaygısı taşıdıklarını düşünüyorum.

'Musul'u gelecekte kritik günler bekliyor'

Türkiye'nin Haşd el Şaabi adı verilen bu birliklerin operasyonlarda yer almalarına bu yüzden karşı çıkıyor. Türkiye, "bunlar Şii milislerdir ve Sünni soykırımı yapacaklar" propagandası üzerinden karşı çıkıyor, oysa Haşd el Şaabi içinde Arap, Türkmen ve Hıristiyan tugaylar da vardır. Sonuç itibariyle Musul'a eli uzanamayanlar, meseleyi alabildiğine mezhepçi temele indirgeyerek, çetin bir mezhep çatışmasına zemin hazırlamaktadırlar. O yüzden Musul'u gelecekçe çok kritik günler bekliyor denilebilir. ABD'ye gelince, bir dış aktör olarak her zamanki gibi, Musul'a kim nüfuz ederse etsin, onun müttefiki olacaktır. Çünkü ABD daima "sopayı ortadan tutan" bir dış siyaset geleneğine sahiptir.

* Birkaç gündür Türkiye'nin operasyona dahil olmaması durumunda "D planı" olarak "Dicle Kalkanı" adıyla Suriye'dekine benzer bir operasyon planladığı belirtiliyor. Böylesi bir operasyonun Türkiye'ye etkileri ve sonuçları ne olur?

Suriye'de herhangi bir özgün başarı söz konusu değildir ve aynısını Irak'ta taklit ettiğinde de bir başarı söz konusu olmayacak. Fırat Kalkanı, bilindiği gibi Türkiye'nin ABD özentisiyle yürüttüğü "kendine özgü bir vekalet" savaşıdır. Ama tıpkı bir "mayın eşeği" gibi gir denildiğinde girer, çık denildiğinde de çıkar. Ancak AKP'nin A,B,C,D planları varsa, burada asıl tehlikeye dikkat çekmek gerekir. Özellikle bu sıralı planları devreye sokmak için AKP'nin öne sürdüğü "koşulların oluşması durumuna" dikkat etmek lazım.

* Bunlar neler?

Birincisi; Başika'ya herhangi bir saldırının olması ve Türk askerinin varlığına yönelik herhangi bir tehdit oluşması, olursa. İkincisi; PKK'nin Şengal'den başka yöne yönelmesi. Üçüncüsü; etnik, mezhebi çatışma riskinin ortaya çıkması ve göçlerin başlaması. Dördüncüsü; Türkiye'ye yönelik terör tehdidi yaşanmasıdır. "Koşul" olarak öne sürülenlerin hepsinde büyük tehlikeler gizlidir. Zira "Suriye'de üç-beş füze attırır, savaş çıkartırız" geleneğine sahip bir AKP söz konudur ve Musul sürecine dâhil olmak için her yolu mubah sayabileceğini hesaba katmak gerekir.

'Türkiye'nin D planının dönüşü felaket olur'

Yani, Başika'da asker öldürtme de dâhil, Türkiye'nin büyük kentlerinde bombaların patlaması" gibi senaryolar akla gelmiyor değil. Musul'a müdahil olmak için göze alınabileceğini varsaydığımız bu senaryolar bile tek başına, Türkiye için büyük riskleri barındırıyor. Eğer, "Dicle Kalkanı" gibi bir D planı devreye girerse de riskler çok fazladır. Bütün bunların Türkiye'ye geri dönüşü tam anlamıyla bir felaket olur.

(sd)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR