DİHA - Dicle Haber Ajansı

Politika

Yılmaz: Türkiye'nin Irak'ta bulunmasının meşruiyet zemini yok

 
19 Ekim
09:17 2016

YASİN KOBULAN

İSTANBUL (DİHA)
- Musul operasyonu ve sonrasında yaşanması muhtemel gelişmeleri değerlendiren Amerikan Üniversitesi Uluslararası Bölüm Başkanı Dr. Arzu Yılmaz, "Türkiye'nin artık Irak'ta bulunmasını destekleyen ne uluslararası ne yerel bir aktör ne de bir meşruiyet zemini var" dedi.

DAİŞ çetelerinin elinde bulunan Musul’ı çetelerden arındırmak için Irak ordusu, peşmergeler ve oluşturulan koalisyona bağlı diğer güçlerce başlatılan Musul operasyonu üçüncü gününe girdi. Operasyon kapsamında her geçen saat ilerleme kat edilirken, operasyona dahil edilmeyen Türkiye ile Irak ve koalisyon gücünün başını çeken ABD arasında ardı ardına sert mesajlar gelmekte. Başika’daki Türk askeri varlığı üzerinden özellikle Türkiye ve Irak hükümeti arasındaki her geçen gün daha da derinleşen bu krizi ve Musul operasyonunu sahadaki ve saha dışındaki güçler açısından yakından takip eden isimlerden biri ise Federal Kürdistan Bölgesi'nde bulunan Amerikan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Dr. Arzu Yılmaz.

Yılmaz, üçüncü gününe giren Musul operasyonu ile birlikte Türkiye ve Irak arasındaki Başika krizini, Kürtlerin pozisyonunu ve Musul operasyonunun bölgesel düzeyde nasıl bir etki yaratacağına dair DİHA’nın sorularını yanıtladı.

* Başika krizi ile Türkiye ile Irak arasında sert atışmalar yaşanmaya başladı. Bu kriz önümüzdeki günlerde nasıl bir boyut kazanacak sizce?

Öncelikle şunu hatırlatmakta fayda var. Türkiye'nin Irak Kürdistanı’nda askeri üs bulundurma imkanına kavuştuğu 1995-1997 sürecinde, İran uluslararası toplumun öncelikli tehdit algıları arasında yer alıyordu. Yani Türkiye her ne kadar bu imkanı PKK ile mücadele çerçevesinde kullandıysa da söz konusu askeri üslerin meşruiyeti çifte çevreleme politikasına dayanıyordu. Artık 1990'larda yaşamıyoruz. Her şeyden önce İran artık bir tehdit değil, özellikle IŞİD ile mücadele alanında bir ortak. Dolayısıyla sözünü ettiğim meşruiyet zemini yok artık. İran ile yapılan P5+1 antlaşması ve Malatya'da bulunan füzelerin kaldırılması bugünlerin habercisiydi aslında.

Öte yandan Irak ilk ne zaman bu askeri üslere güçlü bir şekilde itiraz etmeye başladı diye baktığımız zaman 2012 tarihiyle karsılaşıyoruz. Yani Arap Baharı sonrası Türkiye'nin dış politikadaki sekter tercihlerinin açığa çıktığı zaman. Oysa 2009'da, Şii lider Sadr, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakanı Tayyip Erdoğan tarafından ağırlanıyor, Irak Başbakanı Maliki, PKK'nin Irak topraklarından çıkarılması konusunda Türkiye ile işbirliğine hazır olduklarını söylüyordu.

Bu tabloya karşın Türkiye tuttu bu kez de IŞİD'le mücadele bahanesiyle ki bu konuda sicili oldukça şaibeli olduğu halde-Başika'da yeni bir üs kurdu, şimdi de Türk askerlerinin Diana'da üslenmeye başladığından söz ediliyor.

Türkiye'nin artik Irak'ta bulunmasını destekleyen ne uluslararası ne yerel ne bir aktör ne de bir meşruiyet zemini var. Bu arada AKP kulislerinden aktarıldığına göre, hükümetin bu konudaki B ve C planları da Kürdistan Bölgesel Yönetimi üzerinden bir meşruiyet zemini yaratmak. Ama Mesud Barzani'nin Musul operasyonunun ilk gününde bu yöndeki sorulara verdiği cevap açıktı; 'Türkiye Bağdat'la anlaşmalı' dedi.

* Bu tablo yerelde nasıl görülüyor. PKK yöneticilerinden Murat Karayılan, Musul ile birlikte Kürtler arasında birlik sağlanması konusunda bir fırsat zemini oluştuğunu ifade etti. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kesinlikle katılıyorum. Murat Karayılan doğru söylüyor. Fakat bu konuda Kürt siyasi aktörlerinin hepsine sorumluluk düşüyor ve yalnızca Irak Kürdistanı değil, Suriye Kürdistanı ölçeğinde de aynı işbirliğine ihtiyaç var. Ancak, bu aşamada Musul'un söz konusu işbirliğine bir zemin oluşturabileceğini söylemek zor. Kürtler örneğin Şengal'de kendi aralarındaki sorunları çözmüş olsalardı, bugün bu işbirliğinden Musul operasyonu bağlamında daha umutlu olabilirdik. Henüz umut var olmamızı sağlayacak bir işaret yok.

* Musul operasyonu sonrası nasıl bir yönetim oluşacak. Kürtler, Araplar, Sünni, Şii ve Türkmenler açısında bakıldığında yeni bir siyasi kriz beklenebilir mi?

Bu bilgi eksikliği bir bakıma henüz güç paylaşımı konusunda bir mutabakat sağlanamadığını düşündürüyor. Operasyonun uzun süreceği vurgusunu da göz önüne alacak olursak, henüz bu konuda bir anlaşma yok diyebiliriz. Dolayısıyla bir kriz muhtemeldir demek yerinde olur. Sanırım Türkiye de orta ve uzun vadeli planlarını buna göre yapıyor. Yani 'nasıl olsa sonunda bize ihtiyaç doğacaktır' diye düşünüyor.

* Musul sorunu orta vadede nasıl çözüm bulacak? Musul operasyonu bölgesel düzeyde nasıl bir etki yaratabilir?

Bunu şimdiden kestirmek çok zor. Ama kişisel olarak ben Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin bu operasyona dahil olmakla önemli riskler aldığını düşünüyorum. Bu riskleri minimize edecek ne gibi garantiler aldılar bilmiyorum, ama olası bir kaosta bu operasyondan en zararlı çıkacak olan Irak Kürtleri olacaktır.

* Musul operasyonunun Türkiye'nin iç politikasına nasıl bir yansıması olacak. "Türkiye Musul'a girerse Türkiye'yi kaybedecek, Musul'a girmezse başkanlık sistemi gidecek" şeklinde yorumlar söz konusu. Bu tartışmaları siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ben bir ilgi kuramıyorum doğrusu. Aslında İmralı sureci devam ediyor olsa, tartışmaya değer olabilirdi. Ama bu ortamda söz konusu tartışmanın alıcısı ancak AKP tabanı olabilir. Reel politikte bu ilişkinin bir karşılığı yok.

(za/öç)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR