Demirtaş: Planları bıraksınlar, başarısızlıklarını kabul etsinler
HAYRİ DEMİR
ANKARA (DİHA) - HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, AKP’nin PKK’ye karşı bir kez daha bir kaç maddelik plana sarılmasını eleştirerek, “Şimdi 5 değil, 5 bin maddelik yeni bir uyduruk planla toplumu yeniden mağdur etmenin anlamı yok. Çıkıp başarısızlıklarını ilan etmenin zamanı gelip geçti” dedi. Demirtaş, Musul için de “Erdoğan ve Davutoğlu’nun hataları nedeniyle daha operasyon başlamadan kaybeden ülke belli oldu; Türkiye” yorumunda bulundu.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Ankara’da bir grup gazeteci ile yaptığı sohbette, gündemdeki gelişmelere ilişkin soruları yanıtladı.
‘HDP’liler siyasi yasaklı duruma getirilmek isteniyor’
* Amed’de (Diyarbakır) hakkınızda açılan bir davada savcılık, sizin için “siyasi haklardan men” talebinde bulundu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında savcılar birçok davada hürriyeti mahrum edici cezayla birlikte bu tür yan cezalar da istiyorlar. Karşılaştığımız ilk durum değil. Zaten AKP’nin de savcılara verdiği talimatın esası bu; HDP’yi siyaset dışına nasıl itebiliriz. Temel amaç, HDP’li vekiller ve eş başkanlar başta olmak üzere ileride siyasi yasaklı duruma getirmektir. Savcılar da bunun hazırlığını yapıyor. Savcıların soruşturmalarının tamamı ve istenen cezalar siyasi. Amaç, AKP’ye hizmet edecek bir sonuç ortaya çıkarmaktır. Fakat düşünemedikleri şey şu; bu tür şeyler HDP’yi küçültmez, büyütür. Tayyip Erdoğan’ın bunu biliyor olması gerekirdi. Kendi geçmişini unutarak, yargıyı siyaset için bir dizayn aracı olarak kullanan Erdoğan bunun altında kalır. Bu işler savcıların değil, Erdoğan’ın kafasının altından çıkıyor.
* Dokunulmazlıklarla ilgili yeni bir gelişme var mı?
Duruşma günleri tebliğ edilmeye başlandı. Benimle ilgili bana henüz bir tebliğ yapılmadı. Bir kere hakkımda 102 soruşturma dosyası var. Bunları takip etmem mümkün değil. Hepsinde savunmaya yapmaya kalksam aylarca siyaseti fiilen bırakmam lazım. Şehir şehir dolaşıp savunmalarımızı yapmamız lazım. Türkiye’nin her yerinde davam var. Kasım itibariyle duruşmalar başlıyor. İlk duruşmaya gitmeyen vekillerimiz hakkında muhtemelen ikinci duruşmaya zorla götürme kararı çıkar. Bunu uygularlar mı, nasıl uygularlar buna bakacağız.
* Peki, uygulanmasına dair kesin kanaat oluşursa ne yapmayı düşünüyorsunuz?
Milletvekillerimiz fiziken böyle bir duruma direnmek durumunda değiller. Ama onları Meclis’e gönderen seçmen kesinlikle bir direniş ortaya koyacaktır. Bu bir siyasi krizdir her şeyden önce. Biz yargı ile işbirliği yapılmasına karşı değiliz, biz yargının işini kolaylaştırmak isteriz. Adil bir yargılama olsun diye elimizden geleni yaparız. Mesele şu ki; ortada bir yargı yok. AKP’nin siyasi komisyonları gibi çalışan mahkemelere bizim kurbanlık koyun gibi boynumuzu uzatmamızı istiyorlar. Bizim karşı olduğumuz budur. Her biri bir siyasi krizdir ve tabanımız da böyle bir şeye tepki göstermesi de hakkıdır.
* Sêrt (Siirt) Milletvekili Kadri Yıldırım geçtiğimiz günlerde ifade vermeye gitti. Oysa HDP ifadeye gitmeme kararı almıştı?
Bir istisna oldu. Daha önce çalıştığı üniversitede zimmetle suçlanan bir milletvekilimiz vardı. Son derece haksız bir davaydı. Bu davada savunma yapmak istedi. Çünkü adli bir soruşturmaydı. Kendisi grubumuza bilgi vererek, bu suçlama çok haksız diyerek izin alarak ifade vermeye gitti.
‘MHP ve AKP tam bir tek parti gibi çalışıyorlar’
* MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin çıkışının ardından Başkanlık Sistemi tartışmaları yeniden gündeme geldi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Elimde somut bir bilgi yok ama çok iyi anlaşılıyor ki Bahçeli ve AKP kapalı kapılar ardından görüşüyor ve birlikte gündem hazırlıyorlar. MHP ve AKP, tam bir tek parti gibi çalışıyorlar. Şu anda Bahçeli tartışmayı yeniden başlatarak, aslında AKP’nin bir gol atması için planlanmış bir pas verdi. Ben bunu daha ahlaki ve etik yapmalarını gerektiğini düşünüyorum. Sanki muhalefet yapıyormuş gibi davranarak, kapalı kapılar ardında başkanlık pazarlığının yapılmasını siyasi etiğe uygun görmüyorum. Bence bunu alenileştirmeli ve Bahçeli her türlü koşulda AKP’ye destek verme kararını 7 Haziran’dan önce aldığını açıklamıştı. Artık bir muhalefet partisi olmaktan çıktıklarını ilan etmeli. Bu çok daha etik olur.
Burada siyaseten yanlış görmem ben; bir parti tamamıyla iktidardaki partinin her politikasını destekleme kararı da alabilir. Bu çok daha saygın bir tutumdur. Ama muhalefet yapıyormuş gibi davranıp, alttan kirli pazarlıklar yapmak kesinlikle etik dışıdır.
‘Başkanlık konusundaki tutumumuz nettir’
Bu bilinçli bir AKP ve MHP ortak senaryosudur. Görünen o ki Meclis’e de değişiklik teklifi getirilecek. Bizim bu konudaki tutumumuz değişmez. Başkanlık, yarı başkanlık veya parlamenter sistem, önemli olan modelin ismi değil, içinde demokrasi olup olmayacağıdır. Bir dikta rejimi, tek adam rejimi uzun süredir inşa edilmek isteniyor adına da Başkanlık deniliyor ki biz de buna karşı olduğumuzu her fırsatta ifade ettik. Eğer sistemin mevcut yönetim modelinin nasıl demokratikleşeceği tartışılacaksa biz buna açığız. Ama ‘Meclis işlemiyor’ adı altında diktatörlüğü bize yutturmaya kalmasınlar. Bunun adı buz gibi faşizmin kurumsallaştırılmasıdır. HDP böylesine bir faşist bloğun içerisinde yer almadı, almayacak da.
‘Yapılacak bir seçimin adil olma ihtimali yoktur’
* Erken seçim tartışmaları da yeniden gündeme geldi. Bu tartışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de seçimle artık hiçbir şey çözülemez. Seçimle falan Türkiye’de hiçbir şey çözülemez. Şu anda yapılacak herhangi bir seçimin adil olma ihtimali var mı? OHAL koşulları, tek adam rejimi böyle bir dönemde seçim de yapılsa asla gerçek halk iradesi ortaya çıkmayacak, çıkamayacak. Muhalefetin sesi kısılmış durumda, bütün muhalif radyo ve televizyon kanalları kapatıldı, geri kalanların tamamı TRT’den daha beter durumda Erdoğan yalakasına dönüştü. Böyle bir ortamda yapılacak olan seçimin adil olma durumu yoktur. 1 Kasım’dan daha kötü bir durumdur. Erdoğan’ın bunu demokratik bir hale getireceğinin bir ihtimali var mı? O da yok. Dolayısıyla sanki seçim Türkiye’de kurtuluşmuş gibi davranmak yanılgıdır. Toplumun kurtuluşunu yeni bir seçime odaklamak demokrasiden hiçbir şey anlamamaktır.
Türkiye’de demokrasi işleseydi, evet seçim bir alternatif olabilirdi. Ama böyle bir ortamda meydanda, sokakta mücadeleyi birleştirmek lazım. Erdoğan’ın sahte seçim tuzaklarına ana muhalefet partisinin bilerek, bilmeyerek düşmesi büyük yanılgı olur. Biz seçimden korkamayız ama dikta rejiminin inşa edildiği yerde de demokratik seçim oluyormuş görüntüsü altında faşizmin bir kez daha sandıktan meşrutiyet elde etmesine kimse kazan tutmamalıdır.
‘Türkiye’yi baharda seçime götürme hazırlığı yapılıyor’
Görünen o ki Erdoğan yoklama yapıyor. Hedef, HDP’yi baraj altında bırakıp, 400 milletvekilini bir şekilde elde etmek ve bunun koşulları elde edildiğinde Türkiye’yi bahar aylarında seçime götürmek gibi bir hazırlık yapılıyor. Türkiye’de demokrasi yokken yapılacak her seçim sadece dikta rejiminin ekmeğine yağ sürmektir. Önce koşulları demokratikleştirmek için mücadele edelim. OHAL’in kaldırılması, KHK’lerin kaldırılması gibi şeyler için mücadele edelim ki seçime giderken bari adil bir seçim kararı olsun.
‘HDP baraj üstüdür, baraj altında görseler hemen seçim yaparlar’
* Bu konuda siz parti olarak bir anket çalışması yaptınız mı?
Düzenli olarak yapıyoruz. Zaten Türkiye şu an erken seçime gitmiyorsa HDP’nin baraj altında olmamasından kaynaklanıyor. Anket o ay HDP’yi baraj altında gösterse hemen önümüzdeki ay seçim kararı alınır. Şu anda alamıyorlar çünkü HDP halen baraj üstüdür. Yüzde 11 sınırındadır.
* Demokrasi cephesi çağrısı yaptınız, bunu tarifini yapabilir misiniz?
‘Ben bu faşizmin karşısındayım’ diyen herkes, bu cephede yer almanın tarihi sorumluluğundadır. Bu bir lüks değil, ihtiyaçtır. Ben ayrım gözetmeksizin söylüyorum, küçük partizan hesaplar, çıkarlar üzerinden bu cephenin kurulmasına engel olan kim varsa, faşizmin ekmeğine yağ sürer. Bu HDP için de CHP için de geçerlidir. Kast ettiğim budur. Bazı birlikler kuruldu, kuruluyor. Bunlar yetersiz yani bunu çok çok aşan toplumsal muhalefeti de birleştirecek bir güce ihtiyaç var. Amacımız faşizme karşı direnişi büyütmektir. Biz HDP’nin oyunu buradan nasıl artırabiliriz diye basit bir yaklaşım içerisinde değiliz.
‘Musul operasyonunda Türkiye denklem dışıdır’
* Musul operasyonu başladı. Türkiye-Irak arasında gerilimler de var. Bu operasyona ilişkin düşüncelerinizi alabilir miyiz?
Türkiye yanı başında olup bitenlere sessiz kalmalıdır demiyorum. Suriye, Rojava, Musul sınırlarını yakın bölgesinde Ankara’yı ilgilendiren her türlü şeye dair Türkiye bir politika üretmek zorundadır. Türkiye’yi ilgilendirmez demeliyiz. Ta okyanus ötesinden ABD geliyor, ilgi alaka gösteriyor da Türkiye buraya dair tek cümle kurmasın demiyoruz. Fakat Türkiye bu fırsatı çoktan kaçırdı. Cümle kurma ya da oralara dair politika üretme fırsatını çoktan kaçırdı.
Yıllardır anlatmak istediğimiz tam da budur. Çözüm süreci bu tür şeylere güç verecek yaklaşımları barındırıyordu. Türkiye bu treni kaçırdı. Davutoğlu’nun siyasi körlüğü, Erdoğan’ın kendi kişisel ajandasını Türkiye’nin önüne koyması ve çözüm masasını devirmeleri bölgesel açıdan Türk-Kürt ittifakının fırsatını götürdü.
‘Türkiye Kürtleri yanına almaktansa Nusra’yı, ÖSO’yu, IŞİD’i yanına aldı’
Oysa Türkiye’yi bölgede güçlendirecek şey, Türkiye’nin Kürtleri yanına almasıydı. Erdoğan ve Davutoğlu ne yaptı; Kürtleri yanına almaktansa Nusra’yı, ÖSO’yu, IŞİD’i yanına aldı. Hal böyle olunca bütün dünyada terör destekçisi bir Türkiye’ye dönüştü. Türkiye bunlara karşı etkili bir terörle mücadele yürütmek yerine Kürtlere karşı terörle mücadele anlayışını hayata geçirdi. Böyle olunca da Türkiye denklem dışında kaldı. Erdoğan bütün Türkiye’yi kandırıyor. Musul’da en az etkisi olan ya da olabilecek merkez Ankara’dır. Sadece bağırıp çağırarak, B ve C planlarımız var diyerek tehdit ederek, politika üretebileceklerini düşünüyorlar. Sahadaki durum hiç de öyle değil. Türkiye’nin etkili olma şansı yok. Kürtlerle kavgalı olarak, Bağdat’la kavgalı olarak bölgede politika üretilemez. Gürültü koparıldığına bakmayın Musul operasyonunda Türkiye denklem dışıdır.
‘Musul operasyonu başlamadan kaybeden ülke Türkiye oldu’
Musul’un bundan sonra nasıl yönetileceği tek bir mezhebe, tek bir kimliğe de bırakılamaz. Musul halkının orada özellikle çoğulculuktan ve demokrasiden yana bir yönetim inşa etmesi için sadece herkes destek olmalıdır. Musul’u işgal etme, emperyal amaçlarla yönetmek hedefinde olan herkes orada karmaşaya yol açacak. IŞİD’in Musul’daki varlığı iyice azalmış durumda, herkes operasyon sonrası Musul’a kimin hakim olacağının hazırlığını yapıyordu. Doğrusu kestirmek zor. Kim orada etkin olacak şimdiden kestirmek zor. İttifaklar var, ittifaklar arasında çelişki ve çatışmalar var her gün her saat değişen denklemler var. Netleşmiş tek şey var Erdoğan ve Davutoğlu’nun hataları nedeniyle daha Musul operasyonu başlamadan kaybeden ülke belli oldu; Türkiye.
* Parti milletvekillerinizden Adem Geweri’nin eleştirileri vardı. Siz bu eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Milletvekillerimiz, parti içerisinde eleştirilerini sunabilecekleri çok sayıda mekanizmaya sahipler. Yapılan hiçbir eleştiri de partimizde olumsuz karşılanmaz, saygıyla karşılanır ve değer verilir. Bunun dışında kendi özel seçmen kitlesini basın üzerinden tatmin etmeye dönük açıklamaları ben parti disiplinine aykırı olarak görüyorum. HDP’yi dışarıdan tartışmak HDP’li yöneticilerin işi değildir. HDP’li olmayanlar HDP’yi dışarıdan tartışabilir. Ama sanki partinin oluşan politikalarında sorumlu değilmiş gibi bir arkadaşımızın davranmasını ben kabul görmüyorum.
HDP, dünyanın en zor yönetilebilen partisidir. Bu kadar muazzam iç ve dış dengeyi bir arada tutmak hiç kolay bir iş değildir. Buna rağmen kendi içinden ve dışından karşılaştığı basınca rağmen, bölgedeki mezhep, kimlik, inanç tartışma ve gerilimlerini en iyi şekilde çözmeyi başarabilmiş parti biziz... Her kimlik ve inançtan insan bir ortak ilke etrafında bu partide buluşmayı başarmış. Bunun kıymetini bilmiyorsa bir milletvekilimiz kusura bakmasın bu HDP’nin anlayışından kaynaklanan bir problem değil, kendisinin darlığından kaynaklıdır.
HDP dinci, ırkçı ya da etnik kimlikli bir parti değil. Hepsinin özgürlüğü ve demokrasiye olan ihtiyacının kaynaklı temel demokrasi ilkelerinde buluşmuş bir partidir. Arkadaşlarımızın basın üzerinden bize, kendi partisine yönelttiği eleştirileri bu partide değilmiş gibi davranmasını da son derece sıradan kaygılarla hareket etme olarak değerlendiriyorum. Bir milletvekili eleştiriyi gelip, toplantıda söylememiş, basında söylemiş hiç okumam bile. Hiç kıymeti harbiyesi yoktur. Bir kaç cümlesini okuyup, meseleyi anlayınca okumaktan da vazgeçtim. Kendileri bilirler, ben milletvekillerimizin bütün farklı düşüncelerine yönetim olarak saygı duyduğumuzu ve sahip çıktığımızı söyledik. Ama basın üzerinden HDP’yi yıpratma kampanyasına katılan kim olursa olsun ben hoş görmem. İç demokrasi adı altında kimse HDP’yi kurtlar sofrasında çakalların önüne atmaya kalkmasın. Herkes için geçerlidir.
‘HDP’nin bütün kol ve kanatlarını kırmaya çalışıyorlar’
* Hafta sonu iki günlük toplantı gerçekleştirdiniz. Nasıl geçti, önümüzdeki sürece dair somut bir planlama var mı?
Toplantı, siyasi gündem birliği yaratmak içindi ve bunu da başardık. HDP hükümetin bundan sonraki partimize dönük kapsamlı tasfiye operasyonlarına karşı her yönüyle örgütleme kampanyası başlatma kararı aldı. Sadece partiye karşı değil, halka dönük saldırılara karşı da daha örgütlü ve ciddi çıkışlar yapmak için hazırlıklarımız olacak. Özellikle OHAL’in kaldırılması, KHK’ler ilgili mağduriyetler de gündemimizdeydi. HDP’nin bütün kol ve kanatlarını kırmaya çalışıyorlar, geçmişte de çok denediler ama hiçbirine teslim olmadı. Yeni dönemde çok daha büyüyerek, çıkacağız. İsterlerse bir gecede bütün parti kademesinin tamamını tutuklasınlar, bir gün sonra bu parti kaldığı yerden devam edebilecek güce sahiptir.
‘CHP yönetimi Erdoğan’ın değirmenine su taşıyarak, suç işlemiştir’
* Demokrasi cephesi oluşturulabilir dediniz. Bu noktada atacağınız adımlar var mı?
CHP içerisinde de mevcut gidişattan çok ciddi derece rahatsız olan bir kesim var. Yenikapı-Saray ittifakının CHP’yi boşa düşürme taktiği olduğunu görebilen çok kişi var CHP’de. CHP’yi darbe girişimi sonrasında yedeğine alıp, muhalefet etmesini engellemek, OHAL hayata geçerken ana muhalefet partisini resmen atıl bırakmaktı. Erdoğan’ın demokrasi ilkelerinde uzlaşmayacağını, HDP’yi çağırmadıklarında görmelerinde gerekirdi. CHP yönetimi bunun sorumlusudur. Bütün Türkiye muhalefetini bu şekilde ana muhalefet partisi yönetimi atıl bırakmak için Erdoğan’ın değirmenine su taşıyarak, tarihi bir suç işlemiştir. CHP yönetimi özeleştiri borçludur. Erdoğan’ın önünün açılmasına resmen çanak tuttular. Bu ilk defa mı yaşanıyor. Erdoğan’ı Erdoğan yapan Siirt seçimlerinden başlayarak, CHP suç işlemiştir.
Son dokunulmazlıkların kaldırılması meselesinde, CHP yönetimi bir başka partiye dönüşebiliyor. CHP’nin içerisindeki vicdanlı ne kadar güç varsa bugün sesini çıkarmalıdır. Bugün çıkarmayacaklarsa yarın ortada CHP diye bir şey bırakmayabilirler. Gün bugündür, ille parti genel merkezleri bir araya gelip blok cephe ilan etmek zorunda değiller. Taban birbirine yakınlaşmalı, sivil toplum örgütleri, kadın örgütleri, emek örgütleri ortak mücadele alanlarında yan yana durmalılar.
‘Uyduruk planları bıraksınlar, başarısızlıklarını ilan etsinler’
* PKK’ye karşı yeni 5 maddelik bir plandan bahsediliyor. Her dönem böylesi planlar konuşulmaya, tartışılmaya başlanıyor. Dün de Yeni Şafak gazetesi bu plandan bahseden bir haber yaptı. Siz bir kez daha böylesi bir planı nasıl değerlendiriyorsunuz?
‘Terörle mücadele’ adı altında toplumla mücadele yaptıklarını biliyoruz. Bu da toplumu yeniden tamamını ‘terörist’ kabul edip, bütün muhalefeti susturmanın bir aracı haline getirilecek. Ben Yeni Şafak’a bunu sormak isterdim. Bu manşeti atmadan önce acaba Davutoğlu’ndan görüş almayı neden denemiyorlar. Davutoğlu, Aralık’ta ‘PKK tümden bitecek’ demişti. Aralık bitti, bu kez ‘Ocak’ta bitecek’ dedi. Ocak geldi, ‘Newroz’u görmeyecek’ dedi. Kendisi bitti, PKK’nin çok daha güçlenerek, ortaya çıktığı görüldü. 2017 Newrozu’na doğru gidiyoruz, bu defa 5 maddelik ayrı bir plan açıkladılar. Bu 6 ayda bir yeni bir plan açıklayarak, toplumu oyalamak yerine çıkıp özeleştiri verin. Hani geçen yıl ‘PKK’yi tümden bitirdik’ diye açıklamalar yaptınız. ‘Belini kırdık’ diye açıklama yaptılar, şehirleri yakıp yıktılar. Kürt halkının tamamını bir ‘terör’ olarak görüp, savaş açtılar ama kazanamadılar, kaybettiler. Şimdi 5 değil, 5 bin maddelik yeni bir uyduruk planla toplumu yeniden mağdur etmenin anlamı yok. Bence çıkıp başarısızlıklarını artık ilan etmenin zamanı gelip geçti. Bu tür manşetler atmadan önce Yeni Şafak ve ona benzer uyduruk gazeteler, bence Davutoğlu’ndan görüş almalılar. ‘Siz PKK’yi geçen yıl dört defa bitirdiğinizi açıkladınız ama siz bittiniz. Ne diyorsunuz’ demeliler ki biraz samimi olsunlar.
Gerisi onların ne yaptığı değil, bizim direniş maddelerine toplum odaklansa daha iyi olur. Bizim öyle B ve C planlarımız da yok. A planımız var: direniş. Onun dışında planımız yok. B, C ya da D planları ne yaparlarsa yapsınlar, karşısında bizim A planımızla karşılaşırlar. Her yerde faşizme karşı direneceğiz.
(öç)