DİHA - Dicle Haber Ajansı

Haberler

Kayıp yakınları: Mücadele etmeye devam edeceğiz

 
15 Ekim
14:01 2016

AMED/ÊLİH (DİHA) - Amed ve Êlih'te bir araya gelen kayıp yakınları 401'inci haftada da kaybedilenlerin akıbetini sordu. Kayıp yakınları, yıllardır verdikleri mücadeleyi sürdürmeye devam edeceklerin belirtti.

İnsan Hakları Derneği (İHD) üyeleri ve kayıp yakınlarının her hafta Cumartesi günü "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" sloganıyla Amed'de gerçekleştirdiği eylem, 401'inci haftasında da devam etti. Eylemde, 28 Ağustos 1992'de Farqin (Silvan) ilçesi Yukarı Veysi Köyünde (Weysika Sor) işkence edilerek katledilen M. Habip Fidancı, M. Nuri Fidancı, Ahmet Fidancı ve Vedat Fidancı'nın akıbetini sordu.
Her hafta Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran kayıp yakınları, OHAL yasağından dolayı bu hafta da eylemlerini İHD Şube binasında yaptı. "Kayıplar bulunsun failler yargılansın" talebi ile gerçekleşen eyleme, kayıp yakınları, İHD yöneticileri ve üyeleri katıldı. Kayıp fotoğraflarının yer aldığı büyük bir pankartın arkasında açıklama yapan aileler, ellerinde kayıp portrelerini tuttu. Eylemde konuşan İHD Şube Başkanı Raci Bilici, yasakların ve baskıların kendilerini durduramayacağını ifade ederek, mücadeleye devam edeceklerini dile getirdi.

'Annelerin mücadelesi ilham veriyor'

Daha sonra konuşan İHD MYK üyesi Hüsnü Öndül, ülkedeki tüm kayıp annelerin dünyada ki annelere ilham verdiğini dile getirerek, "Biz bu mücadelenin bir parçası olduğumuz için gurur duyuyoruz. Biz bu mücadeleye hiç durmadan devam edeceğiz. Kayıpların failleri bulunmadan durmayacağız" dedi. Öndül, , Êlih, Amed ve İstanbul'daki kayıp yakınlarının selamını Arjantin'deki Plaza De Mayo annelerine götüreceğini söyledi.

'Mücadeleye devam edeceğiz'

Son olarak konuşan İnsan Hakları Ortak Platformu (İHOP) Koordinatörü Feray Salman da, mücadele kararlılığını vurgulayarak, "Bu ülkeye barış ancak bu faili meçhuller bulunduğu ve bu işkenceler sona erdiğinde olur. Bizde bu barışın hayata geçmesi için buradayız. Barış mücadelesine devam edeceğiz" diye konuştu.

Daha sonra kayıpların hikâyesini okuyan İHD Komisyon Üyesi Hasan Yalçın şu hatırlatmalarda bulundu: "1992 yılında Silvan'ın Yolaç(susa) köyünde çeşitli olaylar vuku bulur. Bu nedenle köylüler arasında gerginlikler yaşanır. Bütün köyü büyük bir korku salmış, köydeki bazı aileler can güvenlikleri kalmadığı gerekçesi ile köyü terk ederler. Aradan 2 ay geçtikten sonra ekinleri biçmek için Mehmet Habip Fidancı, Mehmet Nuri Fidancı, Ahmet Fidancı ve Vedat Fidancı köye giderler. Fidancı ailesi ekinlerini harmanlandıkları bir sırada Yukariveysi köyü yakınlarında saat 11:00 civarında sivil giyimli yüzleri kapalı yaklaşık 13 kişi orada bulunanların ellerini ve ayaklarını bağlar ve onları ailelerinin yanında infaz ederler. Vedat Fidancı'yı da ellerini ve gözlerini bağlayıp beraberlerinde götürürler. Vedat'a epey işkence ettikten sonra tek kurşunla kafasından infaz ederler. Olaydan hemen sonra Jandarmaya haber verilir. Cenazelerin otopsileri alındıktan sonra aileye teslim edilir. Vedat'ın cenazesi de olaydan 15 gün sonra Kaniya Gülan'da bulunur. Bu olayında failleri bulunmazken kayıplar failli meçhul olup gider."

Konuşmaların ardından tüm kayıplar için 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı.

ÊLIH

İHD Êlih (Batman) Şube üyeleri ve kayıp yakınları da Gülistan Caddesi'nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde eylemlerini gerçekleştirdi. 401'inci haftada bir araya gelen aileler, kayıpların fotoğraflarını taşıdı.

Eylemde konuşan İHD Şube Başkanı Mehmet Bağatır, Cumartesi anneleri etkinliğinin başladığı günden bu yana 21 yılı geride bıraktığını hatırlatarak, "Buna rağmen halen kayıp insanları soruyoruz değil mi? Önceki yıllarda kaybedilenleri unuttuk sanılmasın. Tıpkı 90'lı yıllar gibi, darbe püskürtüldü ama sanki darbe dönemi yaşanıyormuş gibi bir uygulama ve hava var etrafta. Darbe püskürtüldü ama olağan üstülük yaşanıyor. Darbe püskürtüldü ama darbe hukuku gibi bir hukuk ve pratik var" dedi.

90'lar gibi haklar ihlal ediliyor

Antidemokratik gidişatın altını çizen Bağatır, "Yargı bağımlı hale getirildi. Medya baskı altında. İfade özgürlüğü darbe dönemlerinde ve 90'lı yıllarda olduğu gibi yoğun bir biçimde ihlal ediliyor. Herkes, hepimiz, düşüncelerimizi açıklama suçu nedeniyle 'terörist'likle suçlanabiliriz. Çok kötü bir dönemden geçiyoruz." diye konuştu.
Kaybedilmenin, hem uygulama hem yasa hem de eğitim ve denetleme konusu olduğunu vurgulayan Bağatır, doğrudan hukukun üstünlüğüne ve demokrasiye bağlı bir rejim sorunu yaşandığını ifade etti.

(ekip/ao/sd)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR