DİHA - Dicle Haber Ajansı

Politika

Pervin Buldan: Siyasi cinayetler yaşanabilir!

 
15 Ekim
09:55 2016

NECLA DEMİR

İSTANBUL (DİHA)
- Türkiye ve Ortadoğu'da merkezinde Kürtler ve Kürt sorununun yer aldığı öne çıkan gelişmeleri değerlendiren HDP İstanbul Milletvekili ve İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan, önümüzdeki dönemde milletvekillerinin tutuklanmasından siyasi cinayetlere uzanacak bir süreç olabileceği uyarısında bulundu.

Uzun yıllar sonra zorlukla kurulan çözüm masasını deviren Saray ve AKP Hükümeti'nin, Kürt sorununa dönük rotasını "Çöktürme Planları"na kırması sonrası şiddetli bir savaş ortamına yeniden dönüldü. Sokağa çıkma yasakları ile başlayıp Kürt kentlerinin yakılıp yıkılması, yüzlerce insanın öldürülmesine ve binlerce insanın tutuklanması ile devam eden süreç, belediyelere kayyım atanması ve çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) muhalif radyo ve televizyonların kapatılmasına kadar uzandı. Bu bumerangdan çıkışın yolu olarak PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan gönderdiği çözüm mesajı ise, Başkanlık Sistemi'ne kilitlenen siyasi iktidar cephesinde yanıt bulmadı.

Türkiye'deki mevcut bu tablo içerisinde AKP eliyle giderek demokratik siyasetin de önünün kapatılmasına karşı önümüzdeki dönemde parti olarak nasıl bir yol ve yöntem izleyecekleri merak edilen HDP'nin İstanbul Milletvekili ve İmralı Heyeti üyesi Pervin Buldan, yine Ortadoğu'da Rojava'da süren Fırat Kalkanı operasyonu ve Irak'ta başlaması beklenen Musul operasyonuna dair yaşanan son gelişmelere ilişkin DİHA'nın sorularını yanıtladı.

'Siyasi irade körleri ve sağırları oynadı'

* PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın gönderdiği çözüm mesajından başlarsak, savaşın giderek şiddetlendiği tablo içerisinde hükümet, Öcalan'ın bu çağrısına neden yanıt vermedi?

Öcalan üzerindeki tecrit devam ederken kendisinin böyle bir mesaj göndermesi çok anlamlı ve kıymetli. Bu mesajın siyasi irade tarafından değerlendirilmemesi ve bu mesajın heba edilmesi Türkiye açısından çok üzücü bir durum. Çünkü Öcalan yıllardır tek kişilik hücrede kalmasına rağmen sürekli Türkiye'nin demokratikleşmesi, Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesi ve barışın Türkiye açısından değil, tüm Ortadoğu açısından kıymetli olduğunu açıklayan değerlendirmeler yaptı. Barış ve müzakere sürecinin bir devamı olarak nitelendirebiliriz son mesajı.

Öcalan 3 yıllık süreç başlatmıştı ve biz kendisi ile görüşmeler gerçekleştirmiştik. Bu görüşmeler doğrultusunda çok önemli değerlendirmeler yaparak Türkiye'nin artık demokratikleşmesi gerektiğini ve kendisinin bu konuda bir rol ve misyon üstlendiğini ifade etmişti. Bunun için elinden gelen tüm çabayı seferber edeceğini söylemişti. O görüşmeler diyalog süreciydi. Bunun müzakere sürecine evrilmesi için bir mekanizmanın kurulması gerekiyordu ve kurulmayarak heba edildi. O süreçten sonra görüşmeler kesildi. İçerisinde bulunduğu tecridi çok daha ağır bir şekilde yaşadı. Başlatılan açlık grevleri ile birlikte Öcalan ile görüşme gerçekleştirildi. Orada da yine görüş ve düşüncelerini ifade etti ve bu sürecin kendisi yada PKK tarafından bozulmadığını tamamıyla siyasi irade tarafından bozulduğunu ve heba edildiğini ifade etti.

Bütün bunlara rağmen, 'eğer istenirse 6 ay içinde bu sorunun çözülebileceğini bu rolü bir kez daha oynayabileceğini' ifade etti. O günden bugüne kadar verilen mesaj üzerinde herhangi bir görüş ve değerlendirme yapılmadı. Siyasi irade burada körleri ve sağırları oynadı. Ve bununla birlikte onlarca insan yaşamını yitirmeye devam etti.

'Siyasi irade tamamıyla HDP'ye kapalı'

* Siz İmralı Heyeti olarak, mesajdan sonra hükümet yetkilileri ile görüştünüz mü? Ya da bu mesaja dair neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Müzakerelerin tekrar başlaması konusunda girişimlerimiz devam edecek. Ancak somut olarak ifade edebileceğimiz bir gelişme yok. Çünkü siyasi irade tamamıyla HDP'ye kapalı, onu yok sayan ve tasfiye etmeye çalışan bir yol ve yöntem izliyor.
Bu süre içerisinde kendileri ile bir görüşme yapmadık. Zaten kendileri vermiş olduğu mesajla birlikte Sayın Öcalan' a açılan kapıların kapandığını ifade eden görüşler belirttiler. Biz her ne kadar diyalog sürecinde adaya gidip gelsek bile, AKP iktidarının sorunun çözümüne yönelik somut adımları da atmadığını söylemek isterim. O dönemde her şeyin senkronik bir şekilde devam etmesini Sayın Öcalan söylemesine rağmen, AKP hükümeti karakol yapımlarına devam etti ve dilinde de bir değişiklik olmadı. Soruna sürekli 'terör' sorunu olarak baktılar. Böylesi bir sıkıntılı süreçte sorunun çözümü elbette ki çok kolay olmayacak. İmralı Heyeti olarak bu yönlü açıklamalar yaptık devleti ve hükümeti uyardık. Rol üstlenmeye hazır olduğumuzu belirttik ki Sayın Öcalan da bunu bizden istemişti. Her şart ve koşulda İmralı heyetinin kendisini temsil ettiğini ve en zor zamanlarda devreye girmesi gerektiğini belirtmişti. Türkiye'nin koşulları ve Kürtlerin geleceği açısından en zor zamanı yaşıyoruz aslında. Devletten herhangi bir pratik adım gelmedi. Hem parti hem İmralı heyeti olarak bundan sonrası için hem Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması hem de o sürece bir kez daha geri dönülmesi açısından girişimlerimiz devam edecek.

'Kamuoyunun Öcalan'a kilitlenmesi gerekiyor'

* Peki, üzerindeki tecrit devam ederken devlet, neden kardeşinin Öcalan ile görüşmesini sağladı sizce?

Toplumsal refleksin önemli olduğunu belirtmek gerekiyor. Sayın Öcalan ile yapılan görüşmede açlık grevinin çok büyük bir etkisi var. Çünkü kamuoyunun açlık grevlerine kilitlenmesi ziyaretlerin çok yoğun bir şekilde olması sistemi rahatsız etti. Bu nedenle bayramı gerekçe yaparak görüştürüldü. Elbette ki bu Öcalan üzerindeki tecridin kalktığı anlamına gelmemeli. Uzun süre avukatları ile görüşme gerçekleştiremiyor. Ailesi ile görüşmeler çok sık gerçekleşmiyor. Sivil toplum kuruluşlarının talepleri var. Siyasi heyetlerle de görüşme talebi var. Bütün bunlar engellenmiş durumda. Öcalan'ın müzakere sürecine yeniden girebilmesi, üzerindeki tecrit koşullarının kaldırılması ve müzakere sürecinin eşit bir şekilde sürdürülmesi ve bunun içinde özgürlüğü de geliyor. Kamuoyunun bu konuya kilitlenmesi gerekiyor.

'Türkiye bugün en karanlık dönemini yaşıyor'

* Uluslar arası kamuoyunun sessizliği de göz önünde bulundurulduğunda Öcalan'ın özgürlüğüne kavuşması noktasında yapılması gerekenler neler?

Barış isteyen herkesin içerisinde bulunduğumuz süreç açısından ifade edersek, Türkiye bugün karanlık dönemini yaşıyor. Herkesin cezaevine konulduğu, herkesin işinden edildiği, ağzını açan herkesin fişlendiği bir süreçte Sayın Öcalan'a ihtiyaç duyulduğu ve rol ve misyonunu oynayabilmesi için onun eşit koşullarda müzakere sürecine katılması ve özgür koşullarda bunu yürütmesi açısından bir toplumsal reflekse ihtiyaç var. Rol ve misyonunu anlatabilecek girişimlerde bulunmalıdır.
Uluslar arası kamuoyunun da bu konuda duyarlı olması gerektiğini belirtmek istiyorum. Uluslar arası boyutta da Öcalan'ın rol ve misyonu çok yakından takip ediliyor ve gerekli adımlar atılmıyor. Türkiye'nin çıkarları açısından yapılan anlaşmalar sonucu uluslar arası kamuoyu kendisini Türkiye'ye bağlı hissettiği sürece bu konuya çok fazla yaklaşmayacaktır. Kürt sorunun çözümü birçok dengeyi de kendileri açısından alt üst edecektir. Bu önemli bir etkendir. Ancak Türkiye'deki Kürt sorunu çözülmeden Ortadoğu'ya barışın gelmeyeceğini herkesin bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Kürtler sadece Türkiye'de değil, Ortadoğu'nun pek çok yerinde belirleyici bir unsur haline gelmişlerdir. Bu nokta hiç kimsenin gözünden kaçmamalıdır. Kürtlersiz bir Ortadoğu, Kürtlersiz bir siyaset hiçbir şey kazandırmaz. Kürtlerin varlığını kabul edip statüsünü tanımak, hem Ortadoğu hem Türkiye hem de dünya siyaseti açısından önemlidir. Uluslararası kamuoyu bunu dikkate alarak hareket etmelidir.

'Farklı bir strateji hayata geçiriliyor!'

* Darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL ile birlikte artan hak ihlallerine tanıklık ediyoruz. Muhalif olan tüm kesimlere dönük başlatılan operasyonların yanı sıra KHK'lerle muhalif radyo ve televizyonlar da kapatıldı. Tüm bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
15 Temmuz gecesi Türkiye askeri bir darbe girişimi yaşadı ancak 15 Temmuz gecesi sonrası siyasi darbeler gerçekleşti. Bu siyasi darbeler, AKP eli ile yapıldı. Muhalif olan herkes AKP tarafından 'benim gibi düşünüp konuşacaksın' a evrilmek isteniyor. Kendisi gibi düşünmeyen her kesimi tasfiye etme yönünde yol ve yöntem izliyor. Son süreçte hem televizyonların kapatılması hem emekçilerin işlerinden çıkarılması bununla birlikte avukat ve akademisyenlerin gözaltına alınması, birkaç gündür yaşadığımız HDP ve DBP il ve ilçe başkanlarına yapılan baskınlarla birlikte bütün çalışanlarının gözaltına alınması farklı bir stratejinin hayata geçirileceği anlamına geliyor bizim için.
Milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı, belediyelere kayyımlar atandı. Bununla birlikte HDP'yi yargılama süreci başladı. Bugün itibari ile şunun hazırlığı yapılıyor diye düşünüyorum. Artık sıra en üst düzeyde siyaset yapanlara geldi. Yerelden başladılar, giderek daha çok yükselecek savaş konseptini devreye koyacaklar. Bu milletvekillerinin tutuklanmasından başlayalım siyasi cinayetlere varacak kadar çok gözü kara…

'Herkes Saray'a bağımlı…'

Türkiye açısından içinden çıkılmaz bir hal alacak bir duruma doğru gitmekte. Siyasi irade Kürtsüz, muhalefetsiz tek adam diktatörlüğü gibi yeni bir yöntemi, Başkanlık sistemi gibi fiili olarak devreye koyduğunu düşünüyoruz. AKP hükümeti, kendi iradesi ile hareket etmiyor. Herkesin Saray'a bağımlı olduğu, herkesin Cumhurbaşkanı'nın ağzından çıkan tek bir laf ile hareket ettiği bir Türkiye var ne yazık ki. Ana muhalefet kendi rolünü iyi işleyemiyor. MHP bu konuda sınıfta kaldı. Bugün Türkiye'de muhalefet yapan tek bir parti var o da HDP. Ancak oraya yapılan yönelimler bütün siyaset alanının daralması yönünde atılan adımlar HDP'yi de saf dışı bırakmak. Çünkü Türkiye halkları açısından Meclis'te sesini duyuran tek partinin HDP olduğu biliniyor. Bunun zemini de muhalefetin izlediği kanallar kapatılıyor. Asimilasyon politikası da devrede, çocuklar çizgi film izlerken kendi dilini öğreniyor. AKP hükümeti hem asimilasyon hem de muhalefetin sesini kısmak anlamında televizyonları kapatıyor, avukatları gözaltına alıyor.

Elbette ki herkes HDP'li değil Türkiye'de. HDP'yi Türkiye'nin geleceği açısından bir şans olarak ifade eden milyonlarca insan var. Bütün bunların da sesini kesmek isteyen bir siyasi irade var. Biz bu konuda hem Meclis'te hem Meclis dışında hem bu sorunların bir an önce çözülmesi hem de siyasi iradenin bugün Türkiye halklarına yaptığı yanlışlıklar açısından bunu halklara anlatmaya çalışıyoruz, ancak kısıtlı bir imkanımız var.

Bugün televizyonlarımızın kapatılması diğer havuz medyanın özellikle HDP milletvekillerine kapalı olması, hiçbir şekilde programlara çağrılmaması bütün bunlar kamuoyunun aydınlatılması açısından elbette ki kısıtlı.

'Tutuklanacak isimlerin listesi hazırlandı'

* Yaşanan baskı süreciyle birlikte HDP milletvekillerine dönük doğacak gözaltı, tutuklamalara ve AKP eliyle demokratik siyasetin önünün kapatılmasına karşı tavrınız ne olacak?

Bu hafta sonu bir kampa gireceğiz. HDP olarak iki günlük bir toplantı gerçekleştireceğiz ve bu toplantı ile birlikte aslında bir yol haritası belirleyeceğiz. Bütün bu baskı ve müdahalelere bu şiddet politikasına karşı rol ve misyonumuzu nasıl oynayabiliriz, bunları tartışacağız. Muhtemelen milletvekilleri ifadeye zorla götürülecek, bir kısmı tutuklanacak böyle bir beklenti içerisindeyiz. Bunu belirtmek isterim çünkü gidişat bunu gösteriyor. Her gün tebligat alıyoruz. Benim 50 tane fezlekem var. Şuan da bütün hazırlıkların yapıldığını düşünüyorum.

Saray'da ve MGK'de yapılan toplantılarda çökertme politikasının bir parçası olarak Kürtlerin ya da Türkiye halklarının temsiliyeti olan 'HDP milletvekillerini nasıl tasfiye ederiz'in planları yapılıyor ve bununla ilgili duyumlar da var. İlk başta yakalanan ve tutuklanacak olanların ve dışarıda kalacak olanların listesi var. MGK'de alınan karar doğrultusunda daha sonra tutuklanacak olanların listesi var.

'Siyasi darbeye karşı halkın sokakta tepkisini ortaya koymalı'

En ufak bir zorla götürmede kamuoyunun bu konuda tepki göstermesi gerektiğini düşünüyorum. 6 milyonun temsili olan bir milletvekilinin durumuna insanlar sessiz kalmamalıdır. AKP iktidarı artık öyle bir psikoloji yaymış ki sokağa çıkan, ağzını açan herkes tutuklanıyor. Bu şekilde sokakları hedef almayı planlıyor, oysa 15 Temmuz akşamı Cumhurbaşkanı'nın kendisi halkı sokağa davet etmesini biliyor. Milletvekilinin zorla götürülmesi de siyasi darbedir. Bu siyasi darbeye de halkın sokakta tepkisini ortaya koyması gerekiyor.

'Başkanlık referandumunda CHP ve HDP'nin tavrı önemli olacak'


* Meclis'in açılması ile birlikte OHAL uzatıldı. Ve akabinde Başbakan Binali Yıldırım, 'Parlamenter rejimin Türkiye'nin dertlerine çare üretmediği bir gerçektir' diye açıklama yaptı? AKP'nin ortaya attığı Başkanlık rejimi başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye'nin diğer tüm sorunlarını çözecek mi?

Şu anda zaten Başkanlık rejimi fiili olarak yürütülüyor. Bugün Türkiye'yi Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor. Parlamento kapalı, feshedilmiş. KHK ile istedikleri bütün yasaları geçiriyorlar. Kayyım atama da bunun bir parçası. Başkanlık referanduma kalırsa ki Meclis'ten çok geçeceğini zannetmiyorum. AKP ve MHP'nin oyları buna yeterli değil. O yüzden CHP ve HDP'nin alacağı tavır önemli.

'İnsanlar televizyonda Erdoğan izlemekten bıkmış durumda'

Biz HDP olarak Başkanlık sistemine başından beri hayır dediğimizi ifade ettik. Referanduma kalırsa ben Başkanlık sistemine 'hayır' oyu çıkacağına inanıyorum. Çünkü son zamanlarda Cumhurbaşkanı'nın halk nezdinde hiçbir değerinin kalmadığını düşünüyorum. İnsanlar kendisini televizyonda izlemekten bile bıkmış durumda. Yaratılan bir mağduriyet var. Bu mağduriyet milyonlarca insanı etkilemiş durumda.15 Temmuz akşamı gözaltına alınan tutuklanan insanların aileleri bir mağduriyet yaşadı. Bunun yanında Türkiye halklarına yaşatmış olduğu bir mağduriyet var. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı'ndan rahatsız olduklarını düşünüyorum ki gelecek olan kişi Erdoğan olacak yine. Keşke referandum yapılsa çalışmalarımızı her yerde yürütürüz. Sandıklardan hayır oyunun çıkacağını düşünüyorum. Son süreçte sokağa çıkma sürecinde yaşatılanların artık her şeyin Saray tarafından yapıldığını herkesin bildiğini düşünüyorum.

* Yaratılan kaos ortamından çıkmanın yolu nedir? Halklara düşen görev nedir sizce?

Türkiye halklarının barışta ısrarcı olması gerektiğini düşünüyorum. Özellikle sayın Abdullah Öcalan'ın rolünü Türkiye halkları iyi görmeli ve bu konuda toplumsal reflekslerin ortaya çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Evet, bir barış süreci heba edildi ancak barış çok kıymetli. Türkiye'nin her yerine giden cenazeler var. Bütün bu cenazelerin artık durması gerekiyor. Bugün Türkiye'de her evde mutlaka yaşamını yitiren bir insan vardır. Türkiye artık böyle bir durumdadır. O yüzden insanların yaşaması ve Türkiye'nin demokratikleşmesi için Türkiye haklarının bu konudaki duyarlılığı önemli. Sokaklar ve meydanlar önemli.

Elbette ki sokaklara çıkmaktan korkmamalıyız. Halka ulaşmasının yollarını aramalıyız. Basınımız yok, medyamız sınırlı. Bir iki kanalımızdan başka kendimizi ulaştırabileceğimiz bir mekanizma yok. Halka ancak halkı birebir bilinçlendirerek onlara süreci anlatarak toplumun yaşadığı sıkıntıları onlara iletebiliriz. Her siyasetçinin yapması gereken şey ev ev dolaşarak insanlara ulaşmanın yol ve yöntemlerini bulmalıdır.

(za/öç)




Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR