DİHA - Dicle Haber Ajansı

Haberler

Pieter Feith: Barış için sağlıklı lidere ihtiyaç var

 
14 Ekim
14:00 2016

İSTANBUL (DİHA) - AB Açe İzleme Kurulu Eski Başkanı Pieter Feith, katıldığı "barış süreçlerini canlandırmak" isimli konferansta Türkiye'de basın, insan hakları ve özgürlükler üzerindeki baskıya dikkat çekerek, barış için "Bilgilendirilmiş sağlıklı liderliğe ihtiyaç var" dedi.

Sabancı Üniversitesi, Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) ve Frederich Ebert Stiftung'in ortaklaşa organize ettiği "Barış süreçlerini canlandırmak: Kolombiya, Filistin, Endonezya" konulu konferans, Elite World Otel'de düzenlendi. Konferans çok sayıda ilgili katılırken, açılış konuşması Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği temsilcisi Prof. Dr. Aydın Uğur ve Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik tarafından yapıldı.

Çelik, bugün konuşacakları barış süreçlerinin defalarca kesintiye uğradığını hatırlatarak, önemli olanın kesinti sonrası bir kez daha biraraya gelmek olduğunu söyledi. Müzakereleri 3 taraflı ele almak gerektiğini belirten Çelik, bunları ise; müzakere öncesi, müzakere ve uygulama olarak tanımladı. Çelik, barış süreçlerinde en önemli şeyin güven olduğunu dile getirerek, güven sorunun ortadan kaldırılması için üçüncü tarafların olmasının önemli olduğunu anımsattı. Barış süreçlerinin başarısının çok sayıda faktörün sürece dahil edilmesinden geçtiğini vurgulayan Çelik, barış süreçlerinde sivil toplumların rolüne dikkat çekti. Çelik, "Barış öteki grupla yeni bir ilişkinin kurulmasıdır" dedi.

Çelik'in konuşmasının ardından konferans Endenozya'daki barış sürecini konu alan oturuma geçildi. Doç. Dr. Evren Balta'nın moderatörlüğünü yaptığı panelde, AÇE Barış ve Demokrasi Okulu Yönetim Kurulu Başkanı ve Özgür AÇE Hareketi Eski Müzakerecisi Nur Djuli ile Belçika ve AB Açe İzleme Kurulu (AMM) Eski Başkanı Pieter C. Feith konuşması ile devam etti.

'Müzakere süreci ile birlikte askeri güç azaldı'

Oturumda ilk olarak konuşan Balta, "Çatışma birden fazla döneme sahip. Her dönemin kendisine özgü belirtileri var" dedi. Balta, Endenozya'da yaşanan müzakere ve çatışmalı süreçlere değindi. 2005'te son derece trajik yaşanan tsunami süreci ile birlikte Endenozya'ya giren uluslararası güçler ile yeni bir müzakere süreci başladığını ifade eden Balta, bu süreçten sonra hem silahsızlanma hem de devletin bölgede askeri gücünü azaltmaya başladığını hatırlattı. "2005 anlaşması çok önemli" diyen Balta, bazı sorunların da devam ettiğini sözlerine ekledi.

'Endonezya'da süreç devam ediyor'

Balta'nın ardından söz alan Nur Djuli, Endonezya'daki barış süreci ile ilgili konuştu. Djuli, "Barış sürecinin sizin ülkenizdeki başarı ve başarısızlığını nasıl tanımlıyorsunuz?" sorusu ile başladığı konuşmasına "Bir mutabakat ile başladı. Tarafların taahhüdü oldu. 10 küsur yıldır barış süreci devam ediyor. 2017 yılında yeni bir seçim olacak. Peki bütün hükümlerine uyuldu mu? Uygulananların sayısı uygulanmayanlarınkinden çok. Sürdürülebilir mi? İlk bakışta sürdürülebilir gibi görülüyor ama bozulma ihtimali de göz önüne alınmalıdır" diye konuştu.

'Sivil toplum durumu insanları ikna etmelidir'

Helsinki barış toplantısına bir kısım tabularla tarafların geldiğini anımsatan Djuli, şöyle devam etti: "Endonazya'nın bir deklarasyon yayınlaması söz konusu oldu nihai çözümü öngörecek şekilde. Şiddetin hiç bir şekilde çözüm sağlamayacağı belirtildi. Taviz verilmeyecek tarafların olduğu ortaya konuldu. Önemli olan tarafların kendi aralarında çözüme ulaşması önemsendi. Sivil toplum durumu yatıştırıcı şekilde insanları ikna etmelidir. Sahada ne olduğunu doğru bir şekilde aktarmaya çalışmalıdır." Önemli olan ikinci sorunun "Topluma nasıl anlatılacak?" sorusu olduğunu vurgulayan Djuli, "Toplumdaki anlayış eksikliği en zor kısımdır" dedi.

'Kürtlerin meşru talepleri var'

AMM eski Başkanı Pieter C. Feith de, "Bir barışı kurarken sivil toplum, kadın grupları, akademisyenler ne yapabilir. Barışa giden yolu hazırlayabilirler" dedi. "Endenozya'daki barış sürecinin en ilginç yanı, sizin ülke içinde geçerlidir ki Kürt toplumunun meşru talepleri var. Umarım bunlar kabul görür" diyen Feith, şunları dile getirdi: "Endenozya'da insanları bir araya getiren bir felaket oldu. İnsanlar dalgalarla sürüklenip gitti. Her barış sürecinin hızlı başlaması için bir tsunamiye ihtiyaç duyulduğunu söylemiyorum. Sizin ülkeniz Suriye ile komşu. Silahlı çatışmanın çok büyük boyutlarda olduğu sorunlar var. Bu çatışmanın etkileri bütün bölgeye yayılıyor. Her barış süreci liderlerin siyasi iradesine bağlıdır. Lider bu işe kalbini, gönlünü vermezse, acı sonuçları göremiyorsa başarı ile sonuca eremez. O dönem Endenozya Cumhurbaşkanı Yuriyono idi. Eski bir generaldi. AÇE'nin mücadelesi karşısında silahlı bir çözüm elde edilemeyeceğini tespit etmişti. Bu lider için siyasi çözüm önemliydi. AÇE bazı taleplerini de uyarlamak durumda kaldı. Bu konuda tebrik etmek gerekiyordu. Onlar kendi yandaşlarına da barış sürecini iyi duyurdular. Bu da barış sürecine büyük katkı sağladı."

'Özerklik gibi talepler dikkate alınmalı'

"Hiç bir barış süreci yalıtılmış bir şekilde, dış gelişmelerden bağımsız olamaz" diye devam eden Feith, sözlerini şöyle sürdürdü: "2001 yılında tüm ülkeler terör ile tanıştı. Herkesin karşısına çıkan büyük tehditler vardı. Ayrılma, ana ülkeden ayrılma kavramı hassas bir şekilde ortaya çıktı ve günümüzde daha hassaslaştı. Türkiye ve Endenozya gibi büyük ülkeler toprak bütünlüğünü korumak görüşündeler. Bu ülkelerde ülkelerin toprak bütünlüğünü koruyan çözümler tercih ediliyor. Özerklik gibi talepler dikkate alınmalı. Bunlar işin gerçekleri. Günümüzde çok geçerli noktalar. AÇE'deki barış süreci evrimleşti ve ayrılıktan özerkliğe dönüştü. Sizin ülkeniz de de bu sürece dönüşebilir. Bu anlaşmanın güvenlik konuları önemli yer tuttu. Silahların iade edilmesi, Endenozyalı olmayan silahlı kuvvetlerin ülkeden ayrılması... Endenozya tarihinde ilk defa yabancı bir kişinin kararına çözüm bırakıldı. Onun için bu yetki verilen kişi iyi tercih edilmelidir. Kadınlarla, ulemalarla, mağdurlarla bir araya geldik AÇE döneminde. İkinci tür konular ise siyasi ve hukuk ile ilgiliydi." "Geniş bir özerklik ifadesi ne anlama geliyordu?" diye belirten Feith, "Sizin ülkenizde de liderin gerekli iradeyi göstermesi ve karşı tarafa iyi niyetle yaklaşması gerekiyor" önerisinde bulundu.

'Silahlı çatışmada yer almak 'terörist' anlamına gelmez'

Sözlerine "Amaç GAM'ın siyasi bir harekete dönüşmesiydi ve bu oldu" diye devam eden Feith, silahlı çatışmada bulunan herkese "terörist" denilmesinin yanlış olduğunu dile getirdi. İnsan hakları ihlalleri açısından çalışmalar yapıldığını belirten Feith, uluslararası müdahaleler gerçekleştiğini ve izleme çalışmalarının devam ettiğini söyledi. Feith, anlaşmada güvenlik konusunu yer alan maddelerin uygulandığını ancak hukuksal boyutta sorunlar yaşandığını belirterek şunları söyledi: "Barışın kurulması sırasında önlem olmalı. Önlem, yerel ile çalışmaktır. Böylece bir çatışmayı erkenden öngörebiliriz. Bu şekilde yeni bir çatışmanın önünü alabiliriz. Uluslararası taraflar barış oldu, gidebiliriz dememeli. Sonrasında yapılacak çok şey var."

'Kürt kimliği tanınmalı'

"Türkiye için bir şans var mı?", "Medya devletin tekelinde olduğu için, topluma olumlu yanları anlatmak için deneyimleriniz var mı?" şeklinde dinleyicilerden gelen sorulara cevap veren Feith, Türkiye ile dostluğun devam etmesini istediklerini ifade ederek, şöyle konuştu: "Barış süreci başarılı olacaksa ancak temel demokratik haklara saygı olmalı, özgür basın olmalı, akademi özgür hissetmeli kendini. Önemli hususlardan bir tanesi milliyetçilik. Milliyetçilik artışta. Bilgilendirilmiş sağlıklı liderliğe ihtiyaç var. Siyasi bakış açısı bir şekilde demokrasiyi böle bilir. Neticede bizler bir rejim değişikliğinden bahsetmiyoruz. Sivil toplumun barışın, demokrasiyi her daim hatırlatması gerekiyor. Etnik ve dini azınlıkları da hep akılda tutmak gerekiyor." Feith, sözlerine Kürt kimliğinin tanınması gerektiğini de önerdi.
Feith, son olarak, "Türkiye'de iki tarafta çok duygusal hareket ediyor. Barış söz konusu olunca daha sağduyulu olunmalı. Her iki tarafta bir birinin onuruna ve haysiyetine saygı göstermeli. Onur ve Hukuk kelimelerine saygı gösterilmelidir" dedi.

(yk-mk/za/sd)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR