DİHA - Dicle Haber Ajansı

Haberler

'Yapılacak bir şey yok' denilen Cihan yaşama sıkı sıkı sarıldı

 
13 Ekim
09:10 2016

ANKARA (DİHA) - 10 Ekim katliamında ağır yaralanan ve doktorların "Yapılacak bir şey yok" dediği Cihan Andiç, yaşam mücadelesini kazandı. 6 ay boyunca bilinci kapalı halde sadece nefes alan Andiç, bir yıl sonra ses vermeye başladı.

Bir yıl önce barış için Ankara Tren Garı'nda güle oynaya Türkiye'nin dört bir tarafından biraraya gelen on binlerce kişiye yönelik gerçekleştirilen katliam, soldurduğu hayatlarla yol açtığı dramlar kadar, sonrasında verilen yaşam mücadeleleriyle hafızalara kazılı. Verilen çarpıcı hayat mücadelelerinden biri de, 39 yaşındaki Cihan Andiç'e ait.

Üyesi olduğu KESK'e bağlı Enerji Sanayi Maden Kamu Emekçileri Sendikası (ESM) korteji ile katıldığı yaşanan patlamada ağır yaralanan Andiç için doktorlar ümitsizdi. Başına ve vücudunun çeşitli yerlerine şarapnel parçaları ve bilyeler isabet eden Andiç'e dair doktorların yakınlarına söylediği; "Hastayı kaybetmeye hazırlı olun" idi. Biri 5 diğeri henüz 2 yaşında iki çocuk babası Amed'li (Diyarbakır) Cihan Andiç, 10 Ekim'den bu yana kesintisiz bir şekilde hastanede tedavi altında. Bu derece ağır yaralanmasına rağmen, 6 ay boyunca hastanede bilinci kapalı halde yaşama sıkı sıkı sarıldı.

Öyle ki bir gösterdiği yaşama azmi ile doktorlarını bile şaşırtmayı başardı. Yeniden hayata tutunan Andiç, son bir aydır yeniden konuşmaya da başladı.

Bir yıldır oğlunun başından ayrılmadı

Hasta yatağında bulunduğu bir yıldır bir an olsun oğlunun başından ayrılmayan babası Ahmet Andiç, bir yıllık süreçte yaşadıklarını DİHA'ya anlattı.

Baba Andiç, 10 Ekim Barış ve Demokrasi Mitingi'ne katılan tüm barış yanlıları gibi Cihan'ın da barış ve eşit yurttaşlık talebiyle katıldığını ifade ederek, aynı sendikadan İlyas adlı arkadaşı ile yola çıktıklarını belirtti. Patlamayı televizyonlardan öğrendiğini ve olayın şoku ile çığlık attığını belirten Baba Andiç, aklından çıkmayan o anları "O anda ayaklarım tutmadı" diye özetledi. Olayı duyar duymaz Cihan'ı aradıklarını, ancak telefonların yanıt alamadıklarını aktaran baba, "Daha sonra Cihan'ın telefonunu bir kadın açtı ve telefonu yerde bulduğunu söyledi. O an biz Cihan'a bir şey olduğunu anladık ve hemen havaalanına gittik" diye konuştu.

Oğlunun elini bile tutamadı

Oğlu Cihan'ın hayatını kaybettiği yönünde kendilerine ulaşan kimi bilgilerden sonra evlerinde büyük bir kıyametin koptuğunu paylaşan baba Andiç, şunları söyledi: "Ama Cihan'ın hastanede olduğunu hayatını kaybetmediğini öğrendim. Patlamadan sonra şarapnel parçalarından birinin kafasına gelerek beyinde çökme yaptığını ve beyin kanaması geçirdiğini belirttiler. Doktorlar durumunun kritik olduğunu ve her şeye hazır olmamızı söylüyordu."

Baba Andiç, hastanedeki ilk dönemlerinde Cihan'ın nefes alıp verirken son defa elini tutma talebine izin verilmemesini de yine acı ile hatırlıyor. Onun yerine oğlunun elini doktorları tuttu.

14'nci günde umudu büyüdü

Yoğun bakımda kaldığı süre boyunca hayati durumu kritik olan Cihan'ı ancak 14'üncü günde görebildiğini anlatan Baba Andiç, oğluna dair umudunun nasıl arttığını "Baktığımda Cihan'ın gözlerinde hafif aralık olduğunu gördüm; bilinci yerinde değildi ama bu hafiften de olsu bir ışıktı benim için" sözleriyle paylaştı.

80 TL'lik alet için az daha ölecekti!

Hastanedeki 25'inci günde doktorların, midesinden beslenmesi gerektiğini belirterek oğlunun midesine hortum taktıklarını belirten baba Andiç, "Taktıkları hortum kanama yaptı ve mide kanaması geçirdi. Bunun üzerine tekrar ameliyata alındı. Meğer medikaldan 80 TL'lik bir alet için mide kanaması geçirmiş. Eğer o alet alınmış olsaydı bu olmayacaktı" dedi.

Baba Aktaş'ın dediğine göre, 45'nci günde Ankara Numune Hastanesi'nin Başhekimi aileyi yanına çağırarak artık yapacak bir şeylerinin kalmadığını söyledi ve Cihan'ın hastaneden çıkarılmasını istedi. Ancak ailesi, kritik bir döneminde hastaneden alınmasının Cihan'ı kaybetmelerine sebep olabilme riski bulunması nedeniyle buna itiraz etti. 70'nci güne geldiğinde ise, yoğun antibiyotik tedavisinden kaynaklı olarak Cihan'ın böbrekleri iflas etme noktasına geldi. O zamanda doktorlarının Cihan'ı kaybetmekten bahsetmeye başladığını dile getiren baba Andiç, "Bize, 'yine durumu kritik, her an Cihan'ı kaybedebiliriz' dediler. 75'inci gününde Cihan'ı, İbni Sina Hastanesi'ne nakil ettik. Burada bizi uyandırma servisine yönlendirildiler. Buradaki raporlarda Cihan'ın kafasında 3 bilye değil, 10 mm çapında bir bilye olduğunu gördük. Bir bilyenin gırtlağından girerek omzundan çıktığını, bir bilyenin ise burnundan beynine gittiği, bir diğer bilyenin de ayağına saplandığını gördük" diyerek raporların birbirini tutmadığını ifade etti.

6 ay sonra ses çıkardı

Oğlunun beyin ve bacağındaki bilyelerin hala durduğunu aktaran Ahmet Andiç, 13 Şubat'a kadar bilinci kapalı olan oğlunun uygulanan tedavi sonucu bu tarihten sonra bilincinin açıldığını ifade etti. Baba Andiç, umutlarının iyice artığı o günleri şu sözlerle anlattı: "Patlamadan yaklaşık 6 ay sonra Cihan, annesinin elini tutmuş ve iyice umutlanmıştık. Cihan ile yine bir gün kendi kendime konuşurken, 'annene, eşine, çocuklarına ve arkadaşlarına selam göndermek ister misin?' dediğimde ses çıkartmıştı. Ve ilk defa küçük bir sesle de olsa karşılık vermişti. Cihan artık bir alete bağlı kalmadan nefes alıp veriyor olması büyük bir gelişmeydi."

Cihan toplumsal hayata yeniden dönecek

Cihan'ın bir yıldır yatağa bağlı olarak yaşamasından kaynaklı vücudunda neredeyse bir yumruk büyüklüğü boyutunda yatak yaraları oluştu. Bununla ilgili de operasyonlar geçiren oğluna ona daha iyi bakılması halinde onların da oluşmamış olabileceğinden yakınan baba, oğlu Cihan'ın iyileşmesi için önlerinde hala uzun bir tedavi süreci olduğunu şu sözlerle kaydetti: "Kafatasında boşluk var. Sol kalçada sertleşme var. Uzun yatmadan kaynaklı kireçlenme. Yani önümüzdeki süreçte epey uzun bir yolumuz var, ama biz bu yolda oldukça umutluyuz. Cihan toplumsal hayata yeniden katılacak, buna inanıyoruz."

Baba Andiç, son olarak katliamın üzerinde bir yıl gibi bir süre geçmesine rağmen faillerin hala bulunması üzerinde de durdu. Baba Andiç, bu duruma dönük tepkisini ise, "Eğer 101 kişinin yaşamını yitirdiği 456 kişinin de yaralandığı ve Türkiye'nin en büyük kitlesel katliamının gerçekleştirildiği bombalı saldırı iktidarın oylarını arttırıyorsa, şimdi aynı iktidardan katliamın faillerinin bulunmasını istemek de saflık olur" sözleriyle dile getirdi.

10 Ekim'in hesabının ancak kitlesel bir sahiplenmeyle sorulabilineceğini vurgulayan Andiç, "Umarım demokrasi güçleri toparlanacak ve güçlü bir etki yaratacak. Bu ülkede demokrasinin gerçekleşmesi için herkesin kendine gelmesi gerekiyor. Başka seçeneğimiz de yok" diye konuştu.

(sdt/kk/öç)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR