DİHA - Dicle Haber Ajansı

Haberler

Ekim komplosu ağırlaştırılmış tecritle sürüyor

 
7 Ekim
11:54 2016

AMED (DİHA) - Uluslararası bir komployla 18 yıl önce Suriye'den çıkarılan PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın her fırsatta "boşa çıkarıldığını" vurguladığı komploya bel bağlayanlar, tecritle sonuç almaya çalışıyor. 20 yıl boyunca Suriye'de kalan Öcalan'ın düşüncesi tüm dünyaya yayıldı.

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 15 Şubat 1999'da uluslararası bir komplo sonucu Türkiye teslim ediliş süreci, 9 Ekim 1998'da Suriye'den çıkmak zorunda kalmasıyla başladı. Öcalan şahsında Kürt halkının özgürlük mücadelesinin ve kazanımlarının hedeflendiği komplonun üzerinden 18 yıl geçerken, bunun etkisiyle değişen dengeler ve kaotik durum halen Ortadoğu'yu kasıp kavuruyor. O dönem Kürdistan ve Türkiye'nin dört bir yanında ve Avrupa'da yüz binler eylemleriyle harekete geçti. Çok sayıda sivil itaatsizlik eylemi yapıldı. Birçok kişi de cezaevinde ve dışarıda bedenlerini ateşe vererek, komplonun önüne geçmeye çalıştı.

Komplo süreci Öcalan'ın, Türkiye'nin Suriye hükümetini tehdit etmesi ve uluslararası güçlerin baskıları sonucu Suriye'den ayrılmak zorunda kalmasıyla başladı. Öcalan, Yunanistan, Rusya ve İtalya'ya gitti, ancak ABD'nin baskılarından dolayı hiçbir ülke siyasi iltica talebini kabul etmedi. Son olarak Yunanistan'dan Kenya'ya giden Öcalan, burada uluslararası güçlerin gerçekleştirildiği ittifak sonucu Türkiye'ye teslim edildi.

Komplo açılan dava ile başladı

Öcalan hakkında 1998 yılının Eylül ayı başında, Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) bir dava açıldı. Dava Öcalan'ın Suriye'den çıkartılmasına zemin sunmak için açıldı. Dava ile birlikte Türkiye'nin tehdit söylemleri de arttı. Yapılan tehditlerle eşzamanlı olarak uluslararası güçler de devreye girdi.

Öcalan, 16 Şubat'ta Türkiye'ye kaçırıldı

Bunun üzerine 9 Ekim'de Öcalan, Suriye'yi terk etti. Öcalan, 9 Ekim 1998 tarihinde Atina, Moskova ve Roma'ya gitti. Son olarak 2 Şubat 1999'da Yunanistan'dan Kenya'ya giden Öcalan'ın orada olduğu Türkiye'ye bildirildi. Burada komplo sonucu Öcalan Türkiye'ye teslim edildi. Öcalan 16 Şubat saat 03.00'da Türkiye'ye getirildi.

Öcalan'ın esir düşürüldüğü ilk hafta 63 kişi kendisini yaktı

Öcalan'ın komplo ile Türkiye'ye getirilmesi, Kürtler tarafından "Kara Gün" olarak görülürken, aynı zamanda kaosa neden oldu. O dönemde çok sayıda ülkenin Öcalan'ı kabul etmemesi üzerine kendini yakma eylemleri yapıldı. Maraş Cezaevi'nde PKK'li tutsak Mehmet Halit Oral ile başlayan bedenini ateşe verme eylemi, 11 yaşındaki Zehra Çelik'e kadar uzandı. Öcalan'ın Türkiye'ye getirilişinin ilk haftasında 63 kişi bedenini ateşe verdi.

Komploya karşı hayat durdu: Güneşimizi karartamazsınız

Ekim ayında başlayan komplo sürecine karşı Kürtler, söz konusu ülkelerin konsolosluklarını işgal etti, açlık grevine girdi, yürüyüşler düzenledi. Kürtler Öcalan'ın teslim edilişini alanlarda hayatı durdurarak lanetledi. Kendini yakma eylemleri, "Öcalan'ın etrafında ateşten çember olalım. Güneşimizi karartmasınlar" şiarıyla yapıldı.

Dört duvar arasında barış mücadelesi verdi

Öcalan, 16 Şubat 1999 günü İmralı Adası'ndaki cezaevine getirildi. Öcalan, o dönemden bu yana ağırlaştırmış tecride rağmen dört duvar arasında Kürt sorununun çözümü ve barış mücadelesini sürdürüyor. Öcalan 2 Ağustos 1999'da ateşkesin sürdürülmesini ve silahlı güçlerin Türkiye sınırlarının dışına çekilmesini barış gruplarının Türkiye'ye gelmelerini istedi.

Barış elçileri tutsak edildi

Ardından PKK tarafından silahlı güçler sınır dışına çekildi. Öcalan'ın barış grubu talebi yerine getirilmesi amacıyla biri dağdan, biri de Avrupa'dan olmak üzere iki barış grubu Türkiye'ye gönderildi. Gelen gruplar cezaevine atılırken, bu durum barış umudunu zedeledi. Bu ateşkes devletin hiçbir adım atmaması üzerine 1 Haziran 2004 tarihinde bozuldu.

Öcalan'ın politikası Rojava'ya devrim getirdi

Öcalan, 9 Ekim ile ilgili yaptığı değerlendirmelerinde ve yazdığı savunmalarında, komplonun boşa çıktığını sürekli vurgulamıştı. Bütün bunlar yaşanırken Rojava Kürtleri ise, Ortadoğu politikasını alt üst edecek bir devrime imza atıyordu. Bütün dünyanın hayranlıkla izlediği Rojava devrimini hazmedemeyen Türkiye her yerde Kürtlere karşı savaş açtı. Yaşanan devrimin ilk tohumları 29 Temmuz 1979'da Öcalan'ın Rojava'ya geçişi ile atıldı. 20 yıl boyunca Suriye'de kalan Öcalan'ın etkisi ise bugün bütün dünyaya örnek teşkil eden devrimde vücut buldu.

Öcalan'ın Suriye değerlendirmesi: Kürtleri asla eritmeyeceğiz

Ayrıca çözüm sürecinde kendisiyle görüşen İmralı Heyeti, Erdoğan'ın Suriye için "Kırmızıçizgimiz" demesine karşılık sinirlenerek, şu cevabı vermişti: "Biz de merkezi Suriye devleti içinde Kürtleri asla eritmeyeceğiz. Bu da bizim kırmızıçizgimizdir! Anti-Kürt ittifakı sürdürülürse savaş kaçınılmaz olur. Ben onlara da (devlet heyetine) 'Suriye'de beraber ittifak yapalım' dedim. Davutoğlu iki yıl kaybettirdi. Duvar neden örülüyor; (Rojava sınırında örülen duvar) çılgın mısınız? Tel örgüler neden örülüyor? Mayınlar niye döşeniyor? Çılgın mısınız? Tek istekleri Kürtlerin orada güç olmaması. Ama Kürtler orada olmazsa faşist bir rejim oluşur. Nasıl bir çılgınlıktır bu? Sen oraya tel örgü dikmek yerine sınırları kaldırmalısın. Var olanları sökmelisin. El Nusra vb. çeteleri destekleyeceğine niye bunları görmüyorlar? Davutoğlu'nun çevresinde karışık insanlar var. Suriye'de Kürtler olmazsa süper faşist bir güç oluşur."

Komplo ağır bir tecrit ile sürüyor

5 Nisan 2015'ten sonra kendisinden haber alınamayan Öcalan ile görüşülmesi talebiyle 5 Eylül'de Amed'te 50 ismin katılımıyla süresiz dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlatıldı. Açlık grevi eyleminin ses getirmesi üzerine devlet Mehmet Öcalan'ın ağabeyi Abdullah Öcalan'la görüşmesine izni verdi. 11 Eylül'de İmralı'ya giden Mehmet Öcalan, PKK Lideri Öcalan'ın durumunun iyi olduğunu söylemesi üzerine açlık grevi sonlandırıldı.

(st/fç/rp)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR