DİHA - Dicle Haber Ajansı

Haberler

Ötekilerin hem mahallesi hem yaşamları yıkılıyor İZLENİM

 
2 Ekim
09:06 2016

DENİZ NAZLIM/SELMAN GÜZELYÜZ

ANKARA (DİHA) - Cizîr ve Sûr'u anımsatan çoğunluğu Kürtlerin yaşadığı Yenidoğan Mahallesi, tepelerinde her an ateş açabilecek helikopter ve ölüm saçan demir yığını panzerlerle yıkım kıskacına alınmış durumda.

AKP'li belediye ise "halkın isteği ile yıktıklarını" savunuyor.

Ankara’nın Yenidoğan semti günlerdir, panzerler eşliğinde desteklenmiş ağır iş makinaları ve yıkım ekiplerinin saldırılarına maruz kalıyor. Mahalleli buna “operasyon” diyor, çünkü yıkım ekipleri özel hareket ve zırhlı araçların korumasıyla mahalleye gidiyor. İtiraz eden ise gözaltı ve şiddetle tehdit ediliyor.

Ankara'nın en yoksul kesimleri ve Kürtler, onlarca yıldır, savaş mağduru mülteciler ise 3-4 yıldır burada yaşıyor. Elazığ’ın Karayazı bölgesinden 30 yıl önce göçen Kürt aileler, kurdukları dayanışmayla mültecilerin geçimlerine yardımcı oluyor.Yenidoğan’da yaşayan neredeyse kimsenin düzenli bir işi ve sosyal güvencesi yok. Pazarcılık en düzenli para getiren iş olarak anılıyor. 40 yaş üstü mahallelinin okuma-yazması yok denecek kadar az.

Günlerce süren, helikopter destekli operasyonları saymazsak, mahalleli her gün polisin “çete operasyonu” adı altında ufak çaplı tacizlerine maruz kalıyor. Operasyon sırasında ise hayat duruyor.

Tüm bunların üzerine bir de “kentsel dönüşüm” ve “yıkım” tehdidi eklenince Yenidoğan’da hayat hiç olmadığı kadar zor hale geliyor.Bir çok aile Ankara'nın diğer öteki semtlerine taşınmaya başlamış bile.

Dolmuştan indiğimiz caddeyi izleyen, Hıdırlıktepe’nin eteklerinde, Fikri Çoşkun’un evine uğruyoruz. Günlerini dilencilikle geçiren mülteci çocuklar, kamera ve fotoğraf makinalarıyla bizi gördükleri an yüzlerini saklıyor, "Çekme, kampa götürürler" diye bağırıyor içlerinden biri. Mültecilerin çoğu şiddet ve tecavüzle anılan AFAD kamplarından gelmiş ve geri dönmekten korkuyor.

“Burada hem maddi hem de manevi olarak hayat zor” diyor, Çoşkun. Uzun süreli cezaevi hayatından sonra dışarıya adapte olmaya çalışıyor. Birkaç yıl önce eşini böbrek yetmezliğinden kaybetmiş. Arkadaşının hasta çocuğu için çektiği krediyi ödeyememişler, sonucunda bankalar maaşını kesmeye başlamış. Çoşkun, aylık 300 TL ile geçinmenin imkansızlığını yaşıyor.

‘Ne hakkımız var bilmiyoruz’

Çoşkun’un evi de kentsel dönüşüm projesi kapsamında. Ancak kendisine hiçbir yetkili en ufak bir bilgi vermemiş, proje anlatılmamış. Sadece 150 yıllık geçmişi olan dede yadigârı evinin 23 bin TL kıymeti olduğunu iletmişler. Çoşkun’un mülkiyeti kendisine ait 400 metrekare arazisi var. Çoşkun, “Ne kadar oturursak kardır, diye bakıyoruz. Sormadan, dinlemeden yıkıyorlar. Hukuki ne hakkımız var bilmiyoruz. Okumamız, yazmamız da yok” diyerek durumu mecburen kabullendiğini anlatıyor, aslında pek de kabul etmediği bakışlarla.

Kürdün evi hep yıkılıyor

Çoşkun’un evi, büyük bölümü enkaza dönmüş, hala eski adıyla işaret edilen Cemalbey’i karşıdan izliyor. Tepesine TOKİ konutları dikilmiş Cemalbey’e gitmek için caddeden geçip, evlerin enkazları arasından ilerliyoruz. Her yer kepçelerin ezdiği meyve ağaçlarıyla, sögüt ve akasya dallarıyla dolu.

Yenidoğanlı Behçet, "Bana göre ağaç insandan daha kıymetli, içimiz yanıyor" diyor.

Katliamlar şekil değiştiriyor...

İlerledikçe dehşete kapılıyor, Türkiye yakın tarihinin katliam belleğine şahit oluyoruz. Özel hareket polislerinin gözetiminde, kepçelerle yıkılan Kürt evleri; Cizre’yi, Sur’u, Nusaybin’i gözlerimizin önüne getiriyor. Evlerin büyük bölümüne yıkılacağının habercisi olan “X” işareti konulmuş. İşaretlenen evler, Alevi katliamlarını; Maraş’ı, Çorum’u, Gazi’yi tekrar yaşatıyor, hatırlatıyor, canlı ve diri tutuyor.

Cemalbey’lilerin evleri geçtiğimiz Salı günü işaretlenmiş. Hiçbir resmi belge gösterilmeden, 15 gün içinde terk etmeleri yoksa eşyalar içinde evlerin yıkılacağı bildirilmiş. 35 yıldır Cemalbey’de yaşayan Bahriye Erkan, “Nereye gideceğiz biz. 50 yıllık evliyim ilk defa beyaz eşya aldım. Önceden hep elimde yıkardım. Daha yeni de badana yapmıştım eve. Şimdi gelip yıkacaklar” diye anlatıyor.

Son sohbetler, rant, yıkım, çaresizlik

Mahallenin Suna bakkalı, birkaç gün sonra yıkılacak. 40 yıldır sohbet noktası. Yıllar içinde tek tek hanelerin kuruluşuna, acı-tatlı muhabettelere şahitlik eden Suna market bu kez rantla, yıkımla tanışıyor.

Bahriye Erkan’ın, Suna bakkala yaşıt komşuluğu olan Fatma Konar yanımıza uğruyor. Kanser hastası olduğunu, bir çocuğun hasta ve eşinin de işsiz olduğunu anlatıyor ve devam ediyor Konar, “Kapımıza birkaç kişi geldi, kâğıtlar imzaladık, evimizi mecburen verdik. Vermezsek, polisle gelip, başımıza yıkıyorlar. Buradan gitmeyi, komşularımızı bırakmayı istemiyoruz. Birkaç aile kaldık. Ama çaresiz bıraktılar. Bir de kapıma gelip bin 200 TL masraf parası aldılar. Ancak 500 TL verebildim. Ne yapacağımızı bilemiyoruz.”

Ahmet ve Önder’in son oyunları

Bakkal önünde bizi dinleyen biri 12-13 yaşlarında Ahmet ve Önder ise son kez mahallede de oyun oynuyor. Ahmet’in ailesi bir ev tutmuş. “Babam birkaç gün içinde bizi buradan alacak” diyor. Önder de doğup büyüğü mahallesinden, arkadaşlarından ayrılmayı hiç istemiyor, “Nasıl alışırım başka yere” kaygısı, hayallerini alıp götürüyor.

Ötekilerin dilini, inancını, kültürünü asırlardır yok saymayı, yaşamlarını yok etmeyi sürdüren "kutsal devlet" bu kez Yenidoğan’da "rant" üzerinden işlevini sürdürüyor.

Belediye yıkımla övünüyor

Yenidoğanlıların anlatımına göre onlar “kentsel dönüşüm” projesinin mağdurları. Şimdiye kadar 280 ev yıkıldı. Geçtiğimiz hafta 70 ev daha enkaza dönüştü. “Girilmez denilen yere girdik” diye övünen Altındağ Belediyesi, 300 evin daha yıkılacağını açıkladı. Belediye Başkanı Veysel Tiryaki, “Bölge sakinleri Altındağ Belediyesi’ne destek veriyor. Bir an önce evlerinin yıkılmasını bizden talep ediyorlar. Çünkü artık herkes daha modern hayat şartlarına kavuşmak istiyor” diyerek aslında, "kötü olan ne varsa insanların talepleri ile yaptıklarını" savunmaya getiriyor.

Devlet aklının aksine Fikri Çoşkun, Bahriye Erkan, Fatma Konar, çocuk Ahmet ile Önder ve yoksul tüm mahalleli evlerini terk etmek istemiyor. Mahalleli daha güzel evlerde ve yaşam şartlarında yaşamanın hayalini kuruyor, ancak hayallerinin, mülk sahipleri oldukları evlere cüzi miktarda para biçilip, onlarca yıl borçlandırılarak yerleşecekleri TOKİ konutlarında komşusuz, sohbetsiz yaşayarak gerçekleşmeyeceğine inanıyor.

(kk/mö)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR