Jineoloji'yi direnirken öğrendi
İSTANBUL (DİHA) - "Uluslararası Kadın Emeği" konferansında deneyimini paylaşan direnen kadın işçilerden Fethiye Kızmaz, Jineoloji kavramının ne olduğunu direnirken öğrendiğini söyledi.
DİSK Kadın İşçiler Komisyonu, Hollanda Sendikası Konfederasyonu (FNV) ve Rosa Luksemburg Vakfı tarafından İstanbul'da "Uluslararası Kadın Emeği" adıyla kadın emeğinin güvencesizleştirilmesine ilişkin gerçekleştirilen konferans, "Direnen Kadınlar" başlığıyla devam etti. Konferansın bu bölümünde işten çıkarıldıktan sonra direniş çadırlarında mücadele yürüten TEDİ, Gıda-İş Sendikası, İmece Ev İşçileri Sendikası ve Devrimci Sağlık-İş Sendikası'na bağlı kadınlar deneyimlerini paylaştı. Sendikalı oldukları için işten çıkarılan 35 kişiden, 54 gündür Tuzla'da direnişte olan Tedi işçisi Asude Boğakurt, sendikalı olduktan sonra birçok şey öğrendiğini söyleyerek, "Umarım direnişimiz sonuç verir, kazanırız" dedi.
'Biz kadınlara çok iş düşüyor'
Belediye-İş Sendikası'na bağlı ve 2009'dan beri Bakırköy Belediyesi'nde sözleşmeli olarak çalıştıktan sonra işten çıkarılan Fatma Çalışkan da 110 gündür direniş çadırında mücadele yürüttüğünü dile getirerek, "Çadır artık evimiz gibi. Akşam söylediğimiz şarkıları sabah mırıldanarak uyanıyoruz. Mağdur ediliyorum, nasıl bir haksızlıktır anlamıyorum. Biz kadınlara daha çok iş düşüyor. Birlik olmamız lazım" diye belirtti.
'Jineoloji kavramının ne olduğunu öğrendim'
2009 yılından beri Bakırköy Belediyesi'nde kadın biriminde çalışan ve işten mobbing uygulanarak çıkarılan Fethiye Kızmaz da sözleşmesi bittikten sonra işten çıkarıldığını belirterek, direniş çadırında edindiği deneyimi şöyle anlattı: "DİSK üyesiyim. 17 kişi var benimle beraber atılan. Bunların 16'sı kadın. 111 gündür direniyoruz. 50 yaşındayım ve ilginç deneyimler yaşıyoruz. Değişik tecrübeler ediniyoruz. Masalarımıza emekli erkek ve kadınlar geliyor ve sıkıntılarını paylaşıyorlar. 4 tane kadın loğusa döneminde atıldı ve sütleri kesildi. Bir de bugüne kadar 'jineoloji' kavramının ne olduğunu duymamış biri olarak onun kadın bilimi anlamına geldiğini öğrendim. Kitabını aldım okumak için."
'Direniş ile birlikte kararlı olmayı öğrendim'
Devrimci Sağlık -İş Sendikası'na bağlı Taksim İlkyardım Hastanesi'nde çalışan ve sendikalı olduğu için 2011 yılında işten çıkarıldıktan sonra direnerek işini geri kazanan Gül Nihanoğlu ise direniş ile birlikte kararlı olmayı öğrendiğini belirterek, "İnanmak yolun yarısı. Süt izni yok, taciz edilen kadınlar da vardı. Ben hastanedeyim şuan. İzin haklarımız yoktu şimdi kullanılıyor. Mücadele emin adımlarla ilerliyordu. Devrimci Sağlık-İş adına örgütlenmeye devam ederek, inançlı bir şekilde mücadelemizin büyüyeceğine inanıyorum" diye konuştu.
'Direnişi kararlı bir şekilde önde götürenler kadınlardı'
Gıda-İş Sendikası'na bağlı Divan Otel'de çalışan ve sendikalı oldukları için 120 çalışanın işten çıkartılanlardan Sedef Erdal da 250 gün işyeri önünde çadır kurduklarını söyleyerek, işe iadeyi kazandıklarını belirtti. Direniş ile birlikte pek çok şey öğrendiklerini ifade eden Erdal, "Direnişi kararlı bir şekilde önde götürenler kadınlardı" diyerek, mücadeleyi her alanda büyütmek gerektiğine vurgu yaptı.
'Emekten yana direnen şey aslında akademinin kendisidir'
Barış İçin Akademisyenler Grubu'nda yer alan ve Kocaeli Üniversitesi'nde işine son verilen 19 akademisyenden Öğretim Üyesi Aynur Özuğurlu ise kendi özlük hakları için mücadele ettiklerini ve barıştan yana olduklarını belirterek, "Barışı savunan akademisyenlerin ortak özelliği sermaye ve çeşitli güç odaklarına karşı barış diyen akademisyenler olmamızdı. Tasfiye ediliyor olmamızın bir anlamı var. 11 Ocak'ta bir bildiriye imza attık. Kamuoyu önünde hain ilan edildik. 21 akademisyen gözaltına alındık. Aramızda tutuklananlar oldu. İdari soruşturmaya tabi tutulduk. Çeşitli baskı ve tehdit süreci işletildi. Sözleşmeleri yenilenmediği için işten çıkarıldılar. Adına mobbing dediğimiz çeşitli uygulamalara da maruz kaldık" diye konuştu.
Özuğurlu, kadınlar olarak bir arada olmanın bir anlamı olduğunu söyleyerek, imzacılar arasında olanların yarısının kadın olduğunu hatırlattı. Özuğurlu, "Kadınlar ve çocuklar en hızlı bir şekilde öldürüldüğü için değil, yanı başımızda sürmüyor olsa bile bir savaş döner bizi tekme olarak bulur. Çünkü bütün savaşlar erkekliği yüceltir. Emekten doğadan yana direnen şey aslında akademinin kendisidir" diyerek, mücadele deneyimini paylaştı.
Son olarak konuşan HDP İstanbul Milletvekili Filiz Kerestecioğlu da erkek egemen zihniyet ile yönetilen bir dünyada direnenlerin yarısının da kadınlar olmasının ayrı bir anlamı olduğunu söyledi. Kerestecioğlu, "Siyaseti de bu biçimde yapmamız gerekiyor" dedi.
Konuşmaların ardından konferans forum bölümü ile son buldu.
(nd-ai/za/fç)