DİHA - Dicle Haber Ajansı

Haberler

Suriye'de çıkmaza doğru- ANALİZ

 
20 Eylül
10:35 2016

ERDOĞAN ALTAN

HABER MERKEZİ (DİHA) - Cerablus işgaliyle hedef büyüten Türkiye'nin öngörüsüz Suriye siyaseti, geri dönülmez çıkmaza yol alıyor. Stratejik olmayan desteği lütuf sayan Türkiye'nin dizginlerini eline alan ABD'nin, Suriye'nin gelecek tahayyüllerinde Türkiye'ye yer olmadığı belirtiliyor.

Türkiye'nin Cerablus işgali ve özgürlük güçlerini açıktan tehdit ederek hedef alması, ABD uçaklarının Deyr-Ez Zor'da Baas Rejim mevzilerini bombalaması, DAİŞ egemenliğindeki Bab ve Rakka'nın özgürleştirilmesi, Halep'in rejim güçlerince kuşatılması, bayram süresince devam ettirilen ancak sözde kalan ateşkes antlaşması, Suriye sahasında bilinenleri yeniden tartışılır kıldı.

Türkiye’nin Kürt fobisi

Türkiye'nin büyük hevesle Kürtlere karşı hamle yapma ve yeniden Suriye denkleminde yer alma adına başlattığı Cerablus işgali, EL Rai (Çobanbey) işgali ve Ezaz'a kadarki 98 kilometrelik sınır hattı boyunca sürüyor. Cerablus'un güneyinde Sacur Çayı’na kadar inen ve Minbic’ı tehdit eden Türkiye, El Rai'nin güneyinden de Bab'a doğru inmeyi hesapladı. Böylelikle Cizîr ve Kobanê Kürtlerinin Efrîn'le buluşmasını engelleyeceğini ve Halep’i kuşatan rejime kuzeyden cephe açacağını hesap etti. Bu hesapla da Cerablus'ta yönetimi devrettiği kendine bağlı Türkmenler eliyle Cerablus'tan başlayıp Efrîn'in tamamını içine alacak şekilde bir Türkmen devleti kurmayı planladı. Ancak Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi toplantısında yaptığı tespitle Türkiye'nin birlikte yürüdüğü çetelerin, Türkiye'nin hesaplarını gerçekleştirecek askeri ve politik güçten uzak oldukları bölgede yaşayan herkes tarafından bilinen bir gerçek.

Hesap büyük!

El Kaide uzantılı olmaları ve hırsızlık, gasp, kafa kesme, adam kaçırma, kimyasal silah kullanma gibi birçok suça karıştıkları için uluslararası meşruiyetleri olmayan El Nusra, Ehrar El Şam, Nureddin Zengi ve Sultan Murat öncülüğündeki bu çete gruplarının, DAİŞ’e karşı tutunmalarının imkansız olduğu belirtilirken, birbirleriyle de ganimet çatışmalarının kaçınılmaz olduğu söyleniyor. Hırsızdan devlet olmayacağı varsayımı ile Türkiye'nin büyük hesabının gerçekleşme ihtimali yok denecek kadar az.

ABD'ye tepkiyi Türkiye örgütledi

Kürtlerin öncülük ettiği demokratik, özgürlükçü güçlerin önüne sürekli Rakka operasyonunu koyan ABD, bu çeteler ile yürüyen Türkiye'ye destek vererek, özgürlük güçlerini istediği pozisyona çekmek istiyor. Bu çetelerin DAİŞ emirleri tarafından yönetildikleri ve Cerablus çetelerinin kılık değiştirdikleri ortaya çıkınca, ABD özel kuvvetleri, bu güçleri yakından izlemek için Rai'ye sayılı bir güç gönderdi. Ancak burada Türk medyasının "ÖSO ABD'yi istemedi" diye attığı başlıkların manipülasyon olduğu ve söz konusu güçleri, çete ilişkisi görülsün istemeyen Türkiye'nin örgütlediği kaydediliyor. Buna rağmen özel güçlerle işgale katılan ABD'nin, söz konusu çeteleri belirlenen noktaların aşağısına inmelerini engellemek için alanda bulundukları söyleniyor.

Bab sadece hayal

Dolayısı ile Türkiye'nin BAB'a inmesinin de hayale döndüğü ifade edilirken, basının "Bab hamlesi başladı" diyerek abarttığı işgalin Ezaz çevresini aşamayacağı belirtiliyor. Bu saha gerçekliklerine rağmen Bab'a yönelecek Türkiye'nin ağır fatura ödeyerek çıkacağı varsayılıyor. Çünkü ABD izin verse dahi bölgede DAİŞ, Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ve rejim güçlerine karşı Türkiye çetelerinin varlık göstermesinin imkansız olduğu vurgulanıyor.

DAİŞ 'kutsal' savaşa hazırlanıyor

Türkiye'nin Cerablus, Rai ve Ezaz çevresindeki işgaline büyük oranda direnmeden katılan Kafkas, Avrupa ve Türk kökenli DAİŞ çetelerinin yanında, Ezaz'ın 7-8 kilometre dibindeki Dabık ve Amak'a çekilen Ortadoğu kökenli DAİŞ çetelerinin savaşmak için söz konusu Türkiye çetelerini bekledikleri söyleniyor. DAİŞ’in bu iki kasaba için yaptığı "Haçlı ordularına karşı verilecek son kutsal savaş" tanımlanması ise, Türkiye açısından sonucu tahmin edilemeyen bir yenilgiye dönüşebileceği kaydediliyor.

Rejime saldırı Rusya onaylı

Öte yandan ABD'nin Deyr-Ez Zor'da rejim güçlerini bombalaması ile başlayan Rusya didişmesinin de tamamen bir senaryo olduğu söyleniyor. Halep ve İdlip çevresindeki saldırılarını yavaşlatan, böylelikle de Rusya'nın politik çıkarlarına uymayan rejimin Deyr-Ez Zor'da saldırılarını yoğunlaştırmasının Rusya'yı rahatsız ettiği belirtiliyor. Suriye topraklarını doğu ve batı olarak çıkarlarına dizayn etmeye çalışan ABD, doğuda rejimi istemezken, Rusya da rejimi Akdeniz kıyısı, Halep ve Şam'da etkin kılmak istiyor. Bu sebeple Suriye'nin en doğusundaki Deyr-Ez Zor'da ilerlemek isteyen rejimi istemeyen ABD’nin, Rusya'nın da onayıyla istemlerini geciktiren rejimi vurduğu ifade ediliyor.

QSD'nin gündemi Bab

Bu dengelerin yanında gelişmeleri titizlikle izleyen Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ve siyasi temsilcilerinin ise, kendi hesaplarına göre hazırlıklarını tamamladıkları belirtiliyor. ABD'nin Rakka ısrarına rağmen Minbic'ı özgürleştirerek dengeleri alt üst eden QSD'nin, öz gücüne dayalı olarak Bab'ı da özgürleştireceği saklanmayan bir gerçek olarak duruyor. Bu noktada uygun zaman ve hazırlığın esas alındığı, ancak ABD başta olmak üzere saha aktörleri ve halklarının gerçekleri yok sayılmadan hazırlıkların son aşamada olduğu kaydediliyor.

Türkiye ile günlük siyaset

Rusya'nın sonuca dayalı antlaşması ile sahada yürüyen siyasette ABD, Kürt güçlerine uyarı yapmak amacıyla Türkiye ile sınırlı iş tutarken, Rusya da rejime ayar vermeye çalışıyor. Ancak ABD'nin sahanın yegane meşru gücü QSD'yi esas alacağı, Rusya'nın da ABD'yi dengelemek için QSD ile ilişkisini kesmeyeceği belirtiliyor. Bunun ötesindeki hesapların (Türkiye'nin müdahalesi gibi) günlük siyasetin parçası olduğu dile getiriliyor. Buna örnek olarak da, Türkiye'nin "Rakka hamlesine katılalım" çağrısına kulağını kapatan ABD'nin QSD denetimindeki alanlara önleyici olmak amacıyla bayrak dikmesi ve Türkiye'nin Bab söylemine dair tek açıklama yapmaması gösteriliyor. Yine Türkiye'nin “uçuşa yasak bölge” talebinin kabul görmemesi de bu sonuçlara bağlanıyor.

(rp)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR