600 haftadır bitmeyen mücadele- DOSYA 1

Plaza de Mayo Meydanı'ndan Galatasaray Meydanı'na
NECLA DEMİR / ZUHAL ATLAN
İSTANBUL (DİHA) - Arjantin'de 1973-1982 yılları arasında 30 bin civarında insanın kaybettirilmesiyle başlayan kayıplar mücadelesinin siyasal ve toplumsal ayağını oluşturan Plaza de Mayo Anneleri, 600 haftadır Galatasaray Meydanı'nda oturan Cumartesi Anneleri'ne esin kaynağı oldu.
Dünyada yaşanan askeri darbeler sonucu gözaltında kaybettirilme ve aradan geçen yıllara rağmen adalet ve hakikat ile yüzleşilmemesi adeta bir gelenek halini aldı. 1973-1982 yılları arasında darbe ile generaller tarafından ülke yönetimi ele geçirilen Arjantin'de yaşanan askeri cunta sonucu 30 bin civarında insan kaybettirildi. Böylece kaybedilen çocuklarının akıbetini sormak amacıyla Arjantinli anneler, 13 Nisan 1977 tarihinde Plaza de Mayo Meydanı'nda kayıplar mücadelesindeki ilk filizi attı. Türkçesi "Mayıs Meydanı" anlamına gelen Plaza de Mayo Meydanı'nda barışın simgesi beyaz tülbentleri ile durumu protesto etmek için toplanmaya başlayan annelere o dönemin faşist cuntası ise "Perşembe delileri" adını taktı. Her Perşembe günü Buenos Aires'in ünlü meydanında bir araya gelen anneler, çocuklarının akıbetini sormaya başladı ve her şeyi göze alarak mücadelelerini günümüze kadar sürdürmeye devam etti.
Yasaklara karşı gizlice kiliselerde toplandılar
Zamanla yönetimin normal hal alması ile ülkede yapılan araştırmalara göre; kayıp olan insanların çoktan öldüğü ve cesetlerin yok edildiği ortaya çıktı. Bu bilgilere rağmen Plaza de Mayo Anneleri o zamandan günümüze generallerden hesap sorulması için eylemlerine devam etti. Ancak her haklı mücadelede olduğu gibi askerlerin sert müdahalesi ile karşılaştılar ve bazıları eylemleri nedeniyle gözaltına alındı. Her Perşembe günü yaşanan direnişin anısına 24 saatlik yürüyüş yapma kararı alan anneler, 1978'de kayıp yakınlarının eylemleri ve toplanmaları kesin olarak yasaklanınca kiliselerde toplanmaya başladı. Kilisede devam etmek zorunda kalan mücadele, oraya hapsolup kalmadı, aksine sonraki yıllarda daha da güçlenerek devam etti.
O uçurumlar unutulmadı
Plaza de Mayo Anneleri'nin haklı mücadelesi yıllar sonra sonuç verdi ve cuntacılar 1990'lardan itibaren itiraflarda bulunarak, suçu birbirlerinin üzerine atmaya başladı. Gözaltına alınan tutsaklara uyuşturucu iğne yapıp helikopterlerden denize atmak, kaybedilen devrimcilerin çocuklarının alınıp subay ailelerine verilmesi ile binlerce çocuğun anne babalarının katili işkencecilerin kucaklarında büyütüldüğü itiraf edildi. Bütün bunlara karşılık, Plaza de Mayo Anneleri'nin mücadelesi sonucunda Genelkurmay kayıplardan dolayı özür diledi. Devlet, anneleri mücadeleden koparmak için milletvekilliğinden ev ve tazminat talebine kadar bir dizi rüşvet teklif etti. Anneler ise bir daha geri gelmeyecek çocuklarının cesetlerinin bulunduğu uçurumları asla unutmadı.
Plaza de Mayo Anneleri Cumartesi Anneleri'ne ilham oldu
Plaza de Mayo Anneleri'nin 39 yıllık direnişi, siyasal-toplumsal mücadeleler tarihinin sayfalarında yer edinirken, Türkiye ve Kürdistan topraklarında da yaşanan askeri darbeler ile benzer “kayıplar tarihi” yaşandı. Türkiye ve Kürdistan'da 12 Eylül 1980 askeri darbe sonrası gözaltında kaybettirilmeler ve faili meçhuller yaşanmaya başladı. Kaybettirmeler 90'lı yıllarda akıl almaz insanlık dışı uygulama ile en üst seviyeye ulaşmasına neden oldu.
20 kişi ile başlayan mücadele yüzlere ulaştı
20 Mart 1995'te gözaltına kaybedilen Hasan Ocak'ın ailesinin verdiği kayıp mücadelesi, "Bir şeyler yapmalıyız" diyen Ocak'ın babasının sözleri ile neler yapılacağına dair fikirler ortaya çıkmasına neden oldu. Gazeteci Nadire Mater'in de aralarında bulunduğu bir grup, her Cumartesi aynı saatte Galatasaray Meydanı'nda sessizce oturma fikrinin ortaya çıkması ardından "Arkadaşıma Dokunma" adıyla oturmaya başladı. Böylece Ocak ailesi ve sayıları 15-20 kişi ile sınırlı olan bir grup her hafta Cumartesi günü hiçbir pankart ve slogana yer verilmeyen eylemde bir araya geldi ve her hafta gözaltında bir kaybın öyküsü okunmaya başlandı. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi, dernek yöneticileri, üyeleri, aktivistler Cumartesi oturmalarında yer alarak destek oldu ve böylece Cumartesi Anneleri oluşumu ortaya çıktı. Verilen isim oturma eylemini gerçekleştiren kişiler tarafından değil medya tarafından kullanılmış ve kamuoyu da bu ismi benimsemişti. 27 Mayıs 1995 yılında ilk oturma eyleminde bir araya gelen 15-20 kişilik grubun yerini ise bugün yüzlerce kişi almaya başladı.
Eyleme, baskılardan dolayı 10 yıl ara verildi
1995 yılında başlayan eylem, İstanbul'un farklı üç yerinde yapılmaya başlandı. Kadıköy Altıyol'da, Bakırköy Özgürlük Meydanı'nda ve Galatasaray Lisesi önünde. Zamanla baskıdan dolayı Kadıköy ve Bakırköy'deki eylemler son bulurken, Galatasaray Meydanı'ndaki 1999-2009 yılları arasında yaşanan zorluklar, gözaltılar ve polis şiddetinin çok fazla sertleşmesinden dolayı verilen on yıllık araya rağmen 600 haftadır devam ediyor.
Mücadelenin başladığı yıllarda evden vedalaşılarak çıkılırdı
Mücadelenin başladığı yıllarda Galatasaray Meydanı'na gitmenin kayıp olma ile eşdeğerde görüldüğü ve evden çıkarken vedalaşıldığı o günlerde her şey göze alınarak yola çıkıldı. O yıllarda kayıplar mücadelesi sonuç vermiş olacak ki yapılan eylemlerden sonra kayıplar grafiği hızla düşmeye başladı. Eyleme gelen pek çok isim ayrıca devletin ölüm listesinde yer alan kişiler olmasına rağmen o mücadeleye omuz vermekten geri durmadı. 1995'ten itibaren her yıl düzenlenen eylemde kayıp yakınları, 17 bin faili meçhul ve kayıplara dikkat çekmek amacıyla 17-31 Mayıs haftasını "Uluslararası Kayıplara Karşı Mücadele Haftası" şeklinde görerek çeşitli etkinliklerle de adalet arayışlarını sürdürmeye devam etti.
Tüm OHAL süreçlerinin mağduru oldular
Bütün dünyada insan hakları ihlalleri arasında sayılan "gözaltında kayıplar" gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalan kayıp yakınları, yaşanan askeri darbeler sonucunda ilan edilen sıkıyönetim ve OHAL'ler ile birlikte daha büyük mağduriyetler yaşadı. "Gözaltında kayıp" gerçeğiyle 1980 sonrasında karşılaşan Türkiye, 1990'lı yıllarla birlikte OHAL'lere denk gelen kayıp artışlarına da zemin hazırlamış oldu. İHD'nin yapmış olduğu raporlama işleminde OHAL bölgesinde kayıp yakınlarının hepsinin resmi başvuruda bulunamadıkları gerekçesiyle rakamların ülkedeki gerçek gözaltında kayıp sayısını tam olarak yansıtmadığı belirlenirken, son 8 yılda kayıp yakınlarının başvurularına göre İHD ve çeşitli kuruluşların çalışmaları çerçevesinde 520 olan gözaltında kayıplar yıl yıl şöyle bir seyir izledi: "1991 yılında 4, 1992'de 8, 1993'te 36, 1994'te 229, 1995'te 121, 1996'da 68, 1997'de 45 ve 1998 yılında da 9 kişi gözaltında kaybettirildi.
Mücadeleyle gözaltında kayıp sayıları azaldı
1994 yılındaki gözaltındaki kayıplarda hızlı bir artışın yaşanması bir anlamda 1992-1993 yıllarında OHAL bölgesindeki faili meçhul cinayetlerin yerini 1994'de gözaltında kayıplar aldı. 1995 sonrasındaki verilerde İHD başta olmak üzere, 27 Mayıs 1995'de başlayan Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray basın açıklamaları ile birlikte içte ve dışta gözaltında kayıplara karşı verilen mücadelenin de etkisi görüldü. Mücadeleyle birlikte, gözaltında kayıp sayısı da azalmaya başladı.
Cumartesi Anneleri, 15 Temmuz sonrası OHAL'i de gündeme aldı
Daha önce ülke genelinde ilan edilmemiş olan OHAL, Kürdistan illerinde "PKK'ye karşı yürütülen operasyonlar" bahane edilerek devreye konulan bir uygulamaydı. 15 Temmuz askeri darbe girişimi sonrasında ise tüm ülke genelinde ilan edilen OHAL ile gözaltı süresinin 30 güne çıkması göz önünde bulundurularak gözaltında yaşanan işkence ve olası kayıpların Cumartesi Anneleri tarafından gündeme gelmesine neden oldu.
Yarın: Kayıplar tarihinde sembol isimler ve ailelerin verdiği mücadele.
(za/ns)