DİHA - Dicle Haber Ajansı

Kültür Sanat

'Solgun Sarı' bir yüzleşme çağrısı

 
15 Eylül
09:03 2016

DİCLE MÜFTÜOĞLU

HABER MERKEZİ (DİHA) - Yazar Sadık Aslan, "Solgun Sarı" kitabıyla Mêrdîn'in binaları kadar eski ve tarihi olan acılarıyla yüzleşmeye çağırıyor. Tarih kokan satırlarda bir taraftan yaşanan acılar okunurken, bir taraftan da kentin köylerinde, sokaklarında dolaşma şansı yakalanıyor.

Mezopotamya'nın en kadim kentlerinden biri olan Mêrdîn (Mardin) sarı taşlı yapılarıyla müthiş tarihi bir görsel sunsa da bu taşların ardında solgun ve kanlı bir tarih gizli. Her ne kadar dinlerin ve halkların ortak yaşam alanı olarak tanımlasa da bu kenttin tarihinin egemenlerin halklara ve inançlara dayattığı katliamlarla dolu olduğu tarih kitaplarından yazmasa da insanların canlı hafızasındaki yerini koruyor. Yazar Sadık Aslan da bir Mêrdînli olarak kendi hafızasına da belli biçimleriyle kazınan bu tarihi, edebiyat ile ele alıyor. Lis Yayınları'ndan yayınlanan öyküler, bu sayede ikinci kez okuyucuyla buluşma şansına sahip oluyor.

7 öyküde Mezopotamya acıları

"Sarı Solgun-Tor Hikayeleri" ismiyle yayınlanan kitapta, 7 öykü ile Mezopotamya topraklarında yaşanan acıları anlatıyor. Süryani, Ermeni, Kürt, Arap, Türk halkları ve Müslüman, Hıristiyan, Êzidî, Alevi inançlarına mensup insanlar arasındaki egemen-ezilen ilişkisinin ele alındığı öykülerde, bazen bir önceki öyküde ezilen olan halk ya da inanç bir sonraki hikâyenin egemeni olabiliyor.

'Hayatı bize öğreten edebiyattır'

Kitabın önsözünü kaleme alan Ayşe Günaysu da kitaba ilişkin yaptığı tarifte, hayatın anlamlandırılması ve yorumlanmasında edebiyatın büyük bir önem taşıdığına işaret ediyor. Hayatın sadece yaşayarak anlaşılamayacağına dikkat çeken Günaysu, "Öyle olsaydı, dünyada bunca kötülük, bunca zulüm olmazdı. Kitleler halinde insanlar katillerin peşinden gitmez, kalabalıklar bir araya gelip öldürerek, yağmalamak için saldırmazdı. Hayatı bize anlatan da öğreten de edebiyattır. İyi edebiyattır. Öğrenci kitapları değil. Mesela tarih kitaplar olguları, bulguları, belgeleri ortaya koyar. Bir belge size ne anlatır? Nerede, ne olduğunu, kimin ne dediğini anlatır. Ama hayatı anlatmaz. Hayat bir yansımadır. Korkulara, tatlara, bakışlara, yüreği ağza getiren korkuya, ağızdan çıkan bir 'ah'a korkudan donakalmaya, dönülmez bir şekilde insandan diğerine geçen bir merhamet duygusuna yansıyandır" diyor.

Yüzleşmeye davet

Bu topraklarda yaşanan acıların telafisinin sanıldığından kolay olmayacağını anlatan yazar Aslan, sade diliyle kaleme aldığı öyküleriyle yaşanan acılara ışık tutuyor. Tasviri güçlü olan yazar okuyucuyu hem tarih içinde hem de Mêrdîn'in sokaklarında, köylerinde bir yolculuğa çıkartıyor. Tarihi kanla, acıyla yoğrulan bu topraklarda yaşanan acıları kısa kısa öykülerle anlatan yazar, bir taraftan ataları adına özeleştiri verirken, okuyucuyu da bir yüzleşmeye davet ediyor.

Kimi zaman belki de bu topraklardaki yurttaşların çok da yabancı olmadığı bir biçimde bir çocuk ninesinin ellerinden tutarak onunla birlikte kilisenin yolunu tutuyor ama tüm aileden gizlemek şartıyla. Bir başka öyküde başkası ile evli olduğu halde kaçırılan bir Hıristiyan kadının ağaya karşı saçlarını kesip odanın ortasına atarak direnişini, Mezopotamya kadının direniş biçimini anlatıyor yazar.

Bir sığınak olur kiliseler…

Kitap bölgede yaşayan farklı halk ve inançlara yer vermekle birlikte ağırlıklı olarak Süryanilere dair alıntılar, öyküler içeriyor. Süryaniler anlatılırken onların ibadet mekanları olan kiliselerin (Der) "Fermana Filleh" denilen zamanlarda nasıl birer sığınağa döndüğünü, kapı komşularının kılıçlarından nasıl koruduğunu da öykülerde okumak mümkün.

'Öyküler kişisel bir özür borcumdur'

Yazar, yaşananların telafisinin ancak kendilerinde yarattığı yürek yangınının "onlar"a biraz hissettirip sonra bir tutuma dökülebilirse ve samimi bir özür ardından yeni bir başlangıç yapılabileceğine dikkat çekiyor ve ekliyor: "Burada yazılanlar, o güzel atlara binerek çekip giden, bir daha geri dönmeyen o iyi insanlara karşı vefa: Tor'un acı yaşanmışlıklarındaki payımızdan dolayı da Süryani, Ermeni ve Êzidî halklarına karşı kişisel özür borcumdur. Onlara karşı yapılanların sonuçlarından ve yapamadıklarımızdan da sorumlu olduğumuz için."

Sadık Aslan kimdir?

Mêrdîn'in Midyad ilçesinin Hêştrek köyünde 1977 yılında dünyaya gelen Aslan, ilk ve orta eğitimini Kerboran (Dargeçit) ve Midyad'ta tamamlar. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde iken 1.5 yıl siyasal nedenlerden dolayı tutuklanan Aslan, 1998 yılında ise PKK saflarına katılır. 2007'de Suriye'de yakalanarak Türkiye'ye teslim edilen Aslan, 22 yıl ceza alır. Trabzon E Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Aslan'ın "Gündoğumuna yürüyüş" isimli kitabı da bulunuyor.

(rp)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR