İnkar ve tecrit savaşı derinleştiriyor- ANALİZ
ANKARA (DİHA) - PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılan tecrit ve darbe sonrasında kendisinden haber alınmamasıyla AKP, CHP ve MHP ile Kürtleri dışlayarak sistemi yeniden kurma arayışları savaşı derinleştiriyor. Kısa süre önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "yenildiğini" açıkladığı PKK, Ağustos ayı ile birlikte saldırılarını arttırdı. Erdoğan ve ordunun ise darbe girişimi sonrasında derinleşen sistem krizi savaş üzerinden çözme eğilimde oldukları ve kaosun derinleşmesi için savaşı derinleştirip süreklileştirecek adımlar atacakları ileri sürüldü.
Türkiye darbe sonrasındaki gelişmelere odaklanırken, Kürdistan'da yaşanan savaş boyutlanıp, şiddetleniyor. Özellikle AKP hükümetinin geçtiğimiz yıl Temmuz ayında Kürtlere karşı başlattığı savaşla Kürt direnişinin sembol kentlerinin tank ve toplarla yerle bir edilmesi, insanların yerlerinden edilmesi, Kürt mülkiyetlerine el konulması, katliamların gerçekleştirilmesi sonrasında başta Cumhurbaşkanı olmak üzere pek çok hükümet yetkilisi ve devlet aklını temsil eden kesimler, "PKK'nin yenilgisini" ilan etti. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 Nisan 2016 tarihinde yaptığı muhtarlar toplantısında, özyönetim direnişlerine karşı geliştirilen katliamları savunarak, "Kendi kendilerine özerkçilik oynayanlar kaybetmiştir, güvenlik güçlerimiz terör örgütünü bir kez daha yendi" açıklamasını yaptı. Erdoğan'ın, Kürt kentlerini yakıp yıkarak, sivilleri katlettiği için "PKK'yi yendiğini" söylediği devlet güçlerinin çoğu sonra hükümete karşı kalkışmaya karıştıkları gerekçesiyle tutuklandı ya da görevden alındı.
Kimi AKP yazarları, "PKK'nin 7'inci kez nasıl yenildiğini" anlatmaya çalışırken, bazı AKP kaynakları da, Kürt kentlerinin yerle bir edilmesi üzerinden "Fetih" manşetleri atmaya başladı.
Aynı dönemlerde Başbakan Ahmet Davutoğlu da paralel bir şekilde "PKK'nin belinin kırıldığını" açıklıyordu. Kentlere karşı başlatılan imha savaşlarını işaret ederek, "bu savaşın talimatını bizzat kendisinin verdiğini" belirten Davutoğlu, aradan bir ay geçmeden Erdoğan tarafından görevinden azledildi. "Neden görevden alındığını anlamadığını" dile getiren Davutoğlu'nun yerine Binali Yıldırım atandı. AKP rejimi bile neredeyse, savaşın ortaya çıkardığı darbenin kurbanı oluyordu.
Erdoğan'ın yenildiğini, Davutoğlu'nun belinin kırıldığını belirten PKK ise, özellikle yaz ayları ile birlikte saldırılarını yoğunlaştırmaya başladı. "PKK'nin yenildiğinin" ilan edilmesinin ardından başlayan saldırılarda yüzlerce asker, polis ve sivil insan hayatını kaybetti.
Ancak bir yandan darbe sonrası devleti yeniden kendi lehine dizayn etmeye çalışan AKP ve Erdoğan, CHP ve MHP ile kurduğu yeni ittifakla da savaşı derinleştirme kararı aldı. Kürtlerin tüm "Çözüm masasına dönün" çağrılarına saldırılarla karşılık veren Erdoğan ve AKP, bölgedeki savaşın da devleti tümüyle ele geçirmek için fırsat olacağını düşünüyor.
2013 yılından 2015 yılına kadar olan dönemi huzur ortamında geçiren Türkiye halklarının neden bu savaşın içine çekildiğine yönelik şimdiye kadar pek çok şey söylendi. Gittikçe kontrolden çıkma eğilimi gösteren bu savaşın özellikle PKK ve Kürtler açısından derinleşmesi ve yayılmasında şu birkaç önemli başlık dikkat çekiyor:
* PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen tecrit ve baskı savaşın derinleşmesinde en önemli etkeni oluşturuyor. Kürt tarafının bütün ısrarlarına rağmen bu konuda adım atılmamış olması savaşı yaygınlaştırıyor. Hatta darbe sonrasında hakkındaki kaygılar yoğunlaşan Öcalan'a ilişkin hükümetin yaklaşımı, PKK ve Kürt halkının "Kırmızı çizgimiz" dediği Öcalan ile ilgili kaygıları nedeniyle gittikçe daha agresif tepkiler vermeye başladı.
* Kürt kentlerinin yerle bir edilmesi ve bölgede göz göre gerçekleştirilen sivil katliamlar, "savaşı meşrulaştıran" en önemli dinamik olarak ortaya çıkıyor. Hatta bölgede bu katliamların yarattığı öfke hali ve travma; PKK'nin örgetsel mekanimazlarının dışına çıkması ihtimalinde çok daha büyük felaketlerin yaşanmasına neden olacağı yorumlarına neden oluyor. Devlet eliyle gerçekleştirilen katliamların yine devlet eliyle temize çıkarılması bu konuda öfkeyi büyütüyor ve bu da "intikam duyguları" üzerinden savaşın büyümesinde en önemli etkenlerden birini oynuyor.
* Kürtlerin siyasi kazanımlarına yönelik saldırılar da savaşın derinleşmesinde rol oynayan bir başka etken olarak öne çıkıyor. Özellikle Kürtlerin öz yönetim taleplerinin de temelinde yer alan belediyelere el koyma çabası ve arayışı, umudun sivil siyasi mücadeleden kesilerek, savaşın tek seçenek olarak öne çıkmasına neden oluyor. Aynı şekilde HDP milletvekillerine yönelik saldırılar da aynı işlevi görüyor ve Kürtler gittikçe daha fazla, "silah olmazsa hiç bir kazanım kalıcı olmaz" düşüncesini pekiştiriyor.
* AKP'nin CHP ve MHP'yi de yanına alarak, sistemi yeniden dizayn etmesi ve Kürtleri yeniden sistemden dışlayarak yeni bir inkar rejimini kurma çabası da savaşı derinleştiren bir başka etken olarak kabul ediliyor. Kürtler, özellikle bugün ulaştıkları örgütsel durumlarıyla her ne olursa olsun yeni bir inkar rejiminin kuruluşuna izin verilmemesi gerektiği düşüncesine hakim.
Tüm bunlar yaşanırken, ordu "darbeci ithamını" savaş yeniden temize çıkarmaya çalışırken, Erdoğan'da sistem dönüşümünü olası bir savaş gürültüsü altında, arkasına aldığı, "darbeyi yenen lider" havasıyla başlatma eğiliminde. Bu konuda "darbeciler" ile "darbeye maruz kalan" kesimin üzerinde anlaştığı zımmi bir zemin ortaya çıkmış durumda. Bu nedenle bugün gerçekleştirilen ve Genelkurmay Başkanı'nın de ilk kez katıldığı Bakanlar Kurulu toplantısından çıkan sonuçlar önemli olacak.
(kk/rp)

