DİHA - Dicle Haber Ajansı

Politika

İçişleri Bakanı hakkında gensoru

 
30 Haziran
12:49 2016

ANKARA (DİHA) - HDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken ve Çağlar Demirel, Kürdistan'da devam eden operasyonlarla birlikte yaşanan katliamlar ve hak ihlalleri ile Türkiye'nin her tarafında sivillere yönelik gerçekleştirilen bombalı saldırılarda sorumluluğu bulunduğu için İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında gensoru önergesi verdi.

HDP Grup Başkanvekilleri İdris Baluken ve Çağlar Demirel, İçişleri Bakanı Efkan Ala hakkında Genel Soruşturma talebi anlamına gelen gensoru önergesi verdi. Gensoru, 'sokağa çıkma yasakları' adı altında devreye konan uygulamalar neticesinde gerçekleşen hak ihlalleri, mağduriyetler, yaşanan ölümler ile sivillere yönelik gerçekleştirilen bombalı saldırılar konusunda gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle verildi.

Verilen gensoru önergesinin gerekçesinde özellikle 7 Haziran sonrasında yaşanan gelişmelere ve hükümetin başlattığı savaşa dikkat çekilerek şu değerlendirmelere yer verildi:

Ağır bilanço

"7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra Hükümet tarafından devreye konulan ve bütün şiddetiyle hala devam eden Darbe Mekaniği, kitlelere kamu düzeninin yeniden sağlanması olarak sunularak ülkeyi boydan boya bir korku ve güvensizlik ülkesine dönüştürmüştür. Özellikle Ağustos 2015 tarihinden itibaren başlayan sokağa çıkma yasakları, zorunlu göç, orman yangınları ve adeta siyasi bir tasfiyeyi amaçlayan yoğun tutuklamalar sonucu çatışmalı süreç yeniden başlamış ve devletin siyasal, sosyal ve tarihsel boyutları olan bir sorunu 'askeri şiddetle' çözme stratejisi, çatışmaların genel düzeyinin 1990'lı yıllardan çok daha şiddetli ve yıkıcı bir hale gelmesine neden olmuştur. Söz konusu çatışmalı süreçte sadece son 11 ay içerisinde ülke genelinde 867 sivil ve 700 güvenlik görevlisi yaşamını yitirmiştir. Ülkenin her yerinde patlayan bombalar, milyonları bulan göç dalgaları, yakılan binlerce hektar orman arazisi, yedi ilçe ve bir il merkezinde yaşam alanlarının birçoğununyaşanamaz hale getirilmesi ve binlerce insanın yaşamını yitirdiği çatışma ve bombalamalar ülkeyi adeta bir istikrarsızlık adasına dönüştürmüştür.

Seçilmişler soruşturma, DAİŞ'e kolaylık

Halklarımız tarafından yetkilendirilen seçilmişlere karşı yoğun bir gözaltı ve tutuklama furyası başlatılmış, 2015 yılında 5 bini aşkın kişi gözaltına alınmış,19 belediye eş başkanı, 35 belediye eş başkan yardımcısı ve belediye meclis üyesi olmak üzere toplamda 2 bine yakın insan tutuklanmıştır. Buna rağmen Diyarbakır, Ankara ve İstanbul'da yüzlerce insanın yaşamını yitirmesine sebep olan bombalı saldırıların faili olan DAİŞ ile ilgili ciddi bir soruşturma ve ceza sistemi geliştirilmemiş, hatta Antep ve Adıyaman gibi bölgelerde rahatça örgütlenmelerine uzun bir süre göz yumulmuştur. Cumhurbaşkanı ve AKP hükümeti son yıllarda mezhepçi ve milliyetçi politikalarla toplumu Alevi-Suni, Kürt-Türk diye ayrıştırma pratiklerini yaşamın her alanında uygulamışlardır. Ortadoğu coğrafyasına dağılmış Selefi örgütlerle oluşturulan bağlar birçok yerde deşifre olmuş, DAİŞ'in daha önce Ankara ve Diyarbakır'da en son 28 Haziran 2016 tarihinde Atatürk Havalimanında gerçekleştirdiği saldırılara rağmen hala temkinli bir dil kullanmaya devam edilmiş, ayrıca DAİŞ de yaptığı tüm saldırıları üstlenirken, Türkiye'deki saldırıları üstlenmemek gibi bir tutum sergilemiştir.

Bir insansızlaştırma projesi olan ve Kürtlerin ile Alevilerin yaşadığı yerlerde demografik değişimi esas alan bu uygulamalar devam ederken Atatürk Havalimanında yapılan bombalı saldırıda 41 insan yaşamını yitirmesine rağmen havalimanı hemen ulaşıma açılmış ve insan hayatının hükümet nezdinde ne kadar önemli olduğu bir kez daha açığa çıkmıştır. Güvelik kameralarına yansıyan ve canlı bombalardan birinin üstünde kışlık bir mont olmasına rağmen ve dünyanın en iyi korunan havalimanı olmasıyla övünülen havalimanında böylesi bir güvenlik zafiyetinin yaşanması ciddi kuşkular yaratmıştır.

Türkiye'de son 1 yıl içerisinde 17 kez bombalı saldırı düzenlenmiştir. Bu saldırılarda toplam 298 kişi hayatını kaybetmiştir. Bine yakın insan da yaralanmıştır.
Sonuç olarak, ülkeyi boydan boya kana ve gözyaşına boğan şiddet ve çatışma ortamını bitirebilecek ya da yumuşatacak stratejiler yerine cumhurbaşkanı ve hükümet sözcülerinin açıklamaları ve uygulamaları çatışmaların tırmanacağı işaretini vermektedir. Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkililerinin bu yönlü açıklamalarından sonra Türkiye halkları için yeterince kabul edilemez bulunan tablonun, daha fazla ağırlaşacağını kestirmek ne yazık ki güç değildir.

Yüzlerce yurttaşımızın ölümünden ve binlerce insanımızın yaralanmasından dolayı birinci dereceden sorumluluk makamında bulunan İçişleri Bakanı başta olmak üzere hükümet üyelerinin herhangi bir şekilde öz eleştiri ve istifa mekanizmalarını işletmemesi, toplumun vicdanında mahkûm olmuş bir tutuma işaret etmektedir.
Bu kapsamda, İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın ilk elden sorumluluk makamında olduğunu tekrar hatırlatmak ve ölümler ile yıkımlardan ötürü ortaya çıkan tabloda kendisi hakkında bir Gensoru önergesi vermek zarureti doğmuştur."

(kk/öç)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR