DİHA - Dicle Haber Ajansı

Politika

Türkiye 65 yıl geriyi götürülüyor

 
22 Haziran
09:28 2016

ANKARA (DİHA) - Her fırsatta "Tek parti dönemi" diyerek 1950 yılına kadar süren CHP yönetimi dönemini küçümseyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP il başkanlarının vali, valilerin de belediye başkanı olduğu uygulamayı Kürdistan'da yürürlüğe koyuyor. Kimi araştırmacılara göre bu Max Weber'in "otoriter yönetim" anlayışına denk düşerken, Erdoğan'ın yaklaşımları da "hak ve hukuk" kriterlerini dikkate almayan, "karizmatik otorite" tanımına denk düşüyor.

1990 yılında Türkiye siyaset sahnesine çıkan ve o günden beri parti kapatmalar, siyasi cinayetler, saldırı, sınırsız sayıdaki gözaltı, tutuklanmaya rağmen gelinen aşamada Türkiye demokrasi cephesiyle kurduğu ittifak sonucu Türkiye'de tek muhalefet konumuna gelen Kürt hareketinin seçimler yoluyla kazandığı yerel yönetimler AKP'nin saldırılarının hedefinde.

Kürtler yerel yönetimlerle yerel demokrasiyi kurdu

1995 belediye seçimlerini boykot eden Kürt hareketinin 1999 yılında girdiği ilk yerel yönetim seçimlerinde Diyarbakır başta olmak üzere 36 belediye kazandı. Ardından 2004 tarihinde gerçekleşen belediye seçimlerinde Kürt hareketi kazandığı belediye sayısını artırmakla kalmadı aynı zamanda oy oranını da yükseltti. 2009 yılında Kürt siyasi hareketi yerel yönetimde kazandığı belediye sayasında zirveyi yakaladı ve 2014 yılında yapılan diğer seçimlerde de bu başarısını katlayarak pekiştirdi.

Başarı saldırıları da beraberinde getirdi

Ancak Kürt hareketinin yerellerde Kürtlerin çoğunlukta yaşadığı yerlerde "yerel halk iktidarlarını" kurması saldırı ve yönelimleri de beraberinde getirdi. Özellikle 2009 Mart ayında yapılan yerel yönetim seçimlerinde Kürt Hareketinin büyük başarı elde etmesinin ardında, AKP hükümeti Kürt hareketine karşı tarihin en kapsamlı saldırılarını başlattı. Başta Belediye seçimlerinde rol alan kadrolar olmak üzere aralarında belediye başkanlarının da bulunduğu Kürt hareketinin aktif kadrolarının tamamı gözaltına alınıp tutuklandı.

Halkın belediyelerine el koyma hazırlığı

HDP'nin 7 Haziran'da seçim barajını aşarak AKP iktidarını yerle bir eden başarısından sonra Kürt hareketine yönelik topyekûn saldırı başlatan hükümet ve Saray, HDP milletvekillerini Meclis'ten atma girişiminin ardından bu kez çok yüksek oranlarda Kürtlerin eline geçen belediyelere el koyma arayışları ortaya çıkmaya başladı. Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş'un, Erdoğan başkanlığında yapılan Bakanlar Kurulu toplantısının ardından belediyelere el koymak için yasal hazırlık yaptıklarını açıklamalarıyla birlikte Başbakan Binali Yıldırım da, Kürtlerin belediyelerdeki kazanımların "fitil fitil burunlarından" getirileceğini söyledi.

Kürtler üzerinde teslim alma aracına dönüştürecek

AKP ve Saray yapacağı düzenleme ile zaten birçoğu tutuklanmış olan, geri kalanı da görevden alınacak olan ve halkın yüzde 80'ler civarında oyları ile seçilen belediye başkanlarının yerine vali ve kaymakamları atamayı amaçlıyor. AKP sadece belediye yönetimlerine el koymakla sınırlı kalmayacak olan bu yönelimi ile belediye bünyesinde çalışan işçilerin tamamını da şu veya bu düzeyde "terörle ilişkilendirerek" görevden atmayı ve kendisine yakın kesimleri belediyeler bünyesinde görevlendirmeyi amaçlıyor. Aynı zamanda belediyeler üzerinden rant çevreleri yaratmayı ve seçimle elde edemediği bu ayrıcalığı kullanarak toplumu kendisine mecbur bırakmayı da hedefleyen AKP, yakılıp yıkılan kentlerde yerel yönetim nimetlerini "kendisine kesin bir biat" için kullanmayı da amaçları arasına almış durumda.

Oysa bu yöntem 1950 öncesinde yaşanan ve AKP ile Erdoğan'ın her fırsatta ağır sözlerle ve "Milli şef dönemi" eleştirdiği tek döneminin uygulaması. Çünkü 1950 öncesine kadar CHP il başkanları aynı zamanda valilik yaparken, valilerin çoğu aynı belediye başkanlığı görevini de yürütüyordu.

Cumhuriyet'in ilanından sonraki ilk şehremini (Belediye Başkanı) Ali Haydar (Yuluğ) Bey olarak belirlendi. Aynı zamanda hem atanmış bir vali ve belediye başkanlığını Cumhuriyetin ilk yıllarında yapan Ali Haydar Yuluğ sonrasında da bu durum uzun yıllar sürdü. Vali ve belediye başkanlığı makamları 1 Mart 1957 yılında birbirinden ayrıldı ve ilk belediye seçimleri 1963 yılında gerçekleştirildi.

Vali, belediye başkanı ve Demokrat Partili…

1938 yılında Mustafa Kemal'in hayatını kaybetmesinin ardından İstanbul Valiliği'ne ve Belediye Başkanlığı'na Lütfi Kırdar atandı. Aynı zamanda CHP il başkanı da olan Lütfi Kırdar 1949'da görevinden ayrılarak Stockholm Büyükelçiliği'ne atandı. Kırdar, aynı yılın aralık ayında yapılan ara seçimlerde CHP'den Manisa Milletvekili olarak Meclis'e girdi. 1954 ve 1957 seçimlerinde DP listesinden İstanbul Milletvekili oldu. Son Menderes hükümetinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olan ve 27 Mayıs 1960 darbesinde, tutuklanan Kırdar, yargılandığı dönemde 17 Şubat 1961 tarihindeki duruşmada geçirdiği kalp krizi sonunda yaşamını yitirdi.

Hukuktan kişisel yönetime evirilen otorite

Yunan site devleti uygulamalarından beri demokrasinin vazgeçilmezi olan yerel yönetimlerdeki "temsili" demokrasiyi de bu yönelimi ile kaldıracak olan AKP'nin arayışı Max Weber'in tek kişilik idareyi tanımladığı ve Erdoğan şahsında somutlaşan "Karizmatik Otorite" kavramına denk düşüyor. Meşruiyetini "yasa ve hukuktan" alan daha çok AB ülkelerini tanımlayan "Hukuki Rasyonel Otorite" tanımdan çok, geçmişteki güçlerin kutsallığından meşruiyetini alan "geleneksel otoriteye" yakın duran Türkiye siyasi sistemi Erdoğan ile birlikte "hak ve hukukun geçerliliğini yetirdiği, kişinin edimlerinin kanun yerine geçtiği" liderlik vasfının "kanun" olarak edildiği "karizmatik otorite" kavramına eviriliyor. Askeri Darbe yapanların sorgulanmaz liderliğinin kabul edildiği ve artık otoriterliği de aşarak, "dikta" rejimlerinin kurulmasına kadar varan bu uygulamanın gelinen aşama da yerel demokrasiyi hedef seçmiş olması da dikkat çekiyor.

(kk/rp)



Paylaş

EN ÇOK OKUNANLAR