Yüksekdağ: Sarayı kaybetmemek için adaleti katlediyorlar
ANKARA (DİHA) - Ankara'da partisinin verdiği iftar yemeğinde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Ramazan ayının kutsal bir ay olduğunu bu ayda siyasi iktidarın ahlakı hatırlaması gerektiğini belirterek, “Siyasi iktidar politik, gelir dağılımı ve adalette derin uçurumlar yarattı. 14 yıllık süre içinde sadece nefretti büyüttü. Adaletin A’sından bile korkmuşlar. Sarayı kaybetmemek için adaleti katlediyorlar. Adında adalet kavramı olan bir siyasi iktidar bütün halkımıza hakaret ediyor" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin Ankara'da verdiği iftar yemeğine katıldı. HDP Ankara İl Örgütü tarafından Neva Palas Otelde verilen yemeğe, çok sayıda kişi katıldı. Yemeğin verildiği salona, “Herhangi biriniz kendisi için istediğini kardeşi içinde istemedikçe mü’min sayılamaz” hadisi şerifi asıldı. İftardan önce Rojava ve Türkiye Kürdistan’ındaki mücadeleye dikkat çekilerek, Kürt halkının haklı mücadelesini kazanacağı mesajı verildi. Ardında Demokratik İslam Kongresi (DİK) üyesi imamlar tarafından Kürtçe mevlit okundu. Okunan mevlidin belli kısımlarına iftara katılanlarda eşlik etti.
Allah’ın insanlara yakın olduğunu ve yapılan duaları kabul ettiğini ifade eden İslami Hakikatleri Araştırma Derneği (İHADER) Başkanı Ahmet Ekici, “Madem Allah insanlara yakın ve dualarını kabul ediyor. Biz de Gever, Nisêbîn, Cizîr ve Kürdistan’ın bütün kentleri için ellerimizi Allah’a kaldıralım ve dua edelim” dedi. Yapılan dualara iftara katılanlar da eşlik edere, özyönetim alanlarındaki halk için dua etti.
‘Ramazan ayı siyasi iktidara ahlakı hatırlatmalı’
Ardından konuşan HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksek, yan yana duruşun aynı sofrayı paylaşan birliğin sürekli olmasını dileyerek, “Bu değerler etrafında oluşan birlik ve erdem gibi değerler bu kutsal zamanlarda daha fazla akla geliyor. Bu kutsal zamanlar iktidara ahlakı hatırlatır. Unuttukları halkları hatırlatır. Bu mübarek ayda varlıklının yoksulu anlaması ve ayaklar altına alınan değerlerin yükseltilmesini hatırlatır. Ramazan ayı hakka eksiklerin giderilmesine dair bir uyarıdır” dedi.
“Ayrıştırmayı dayatanlar var’
Ayrıştırmanın dilini kullananların olduğunu ifade eden Yüksekdağ, şöyle devam etti: “Ayrıştırmayı ve kutuplaştırmayı dayatanlar var. Bu zamana kadar siyasi iktidar halkın inancı üzerine siyaset yaptı. Kendi varlığını Müslüman toplumun inanç değerlerini istismar ederek var olmuştur. Bu gelinen durumda dindar bir iktidar ve bu değerlere sahip bir iktidar yoktur. Bunlardan uzaklaşan bir siyasi iktidar vardır.”
AKP'nin iktidarını bu ayrıştırma üzerine sürdürebileceğini düşündüğünü kaydeden Yüksekdağ, "Her kim ki kendisi için istediğini kardeşi için istemedikçe gerçek bir mü’min değildir" hadisi şerifine işaret etti. AKP hükümetinin halklar üzerine tam anlamıyla bir despotizm dayattığını söyleyen Yüksekdağ, şunları aktardı: "14 yıl boyunca dere tepe ülkeyi yağma edenler kendisi için saray istiyor. Halkın, Kürdün evini yıkıyor. Kendisi için saray isteyenler bu memleketin halkına en insani hakları reva görmüyor. Bu hadisi şerife inanıyor ve bunları yapıyorsanız gerçek bir mümin değilsiniz. Toplumumuzu inanç temelinde birbirinde koparanlar kendi inandıkları İslam’ın gereklerini yerine getirmekten bile uzaklaşmışlardır. AKP despotizminin karşısında en fazla haykırması gerek bir dönemdeyiz.”
‘Saray'daki zat savaşı ve nefretti büyüttü’
Saray'daki zatın bu ülkeyi savaş ortamına çekmek için elinden geleni yaptığını belirten Yüksekdağ, "Halkları felakete sürüklüyor. Kendi içlerindeki nefreti halkların yüreklerine ektiler. Bir yıl önce bizler gibi olmayan insanlara selam verebiliyorduk. Ama bu gün ektikleri nefret tohumları yüzünden Türkü, Kürd’e düşman hale getirdiler. Toplumda inançlara ve halklara nefreti körükleyen bir devlet büyüğü var. 14 yıl boyunca sadece nefreti büyüttüler. Kendini büyük lider ilan eden Saray'daki zat savaşla birlikte kendi Saray'ını da büyüttü. 300 oda yetmedi bin 100 oda yaptılar. Kendi lüks düşkünlüklerini kirli çıkar çarklarını büyüttüler. Bu çarlarla kuşatılmış bütün Türkiye halkları” şeklinde konuştu.
‘Politika, gelir dağılımı ve özgürlüklerde uçurum yarattılar’
Türkiye'de adalet kavramının hiçbir zaman bu kadar tartışma konusu olmadığını kaydeden Yüksekdağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Gelir dağılımı bir uçuruma dönüştü. Birileri ise dağın zirvesindedir. Özgürlükler alanında tam bir uçurum yarattılar. Saray'ın kapısında kulluk edenler özgürlükleri sonuna kadar kullanıyorlar. Her yeri gasp etme ve el koyma hakkını görüyorlar kendilerinde. Bu gün olduğu gibi çıkıp onur için yürümek yasak. İnsanlar hak arama özgürlüklerini sürdüremiyorlar. İşte böyle bir politik alanda da derin bir uçurum yarattılar. Ama adaletin A’sından bile korkmuşlar. Sarayı kaybetmemek için adaleti katlediyorlar. Adında adalet kavramı olan bir siyasi iktidar partisi bütün halkımıza hakaret ediyor.
‘Asker ve polis cenazelerini çekiştiriyorlar’
7 Haziran seçimleri bir umut yarattı. Bu umut ve güven sonucunda demokratik siyaset kazandı. İnsanlar barış istiyorlar. Demokrasi istiyorlar. Bunun için bize oy verdiler. Ama birileri içlerindeki iktidar nefretiyle buna cevap verdi. Barışın gelmesi onlara sultanlık kazandırmıyordu. Kana bulaşmış bir iktidarla karşı karşıyayız. Bir yıl boyunca binlerce insanımızı yitirdik. Hepsi bu toprağın çocuklarıydı. Saraydaki zat ölümü ölmeyi kutsuyor. Asker ve polis cenazelerini çekiştiriyorlar. Kim ne kadar kullanacak diye çekiştiriyorlar. Bu ülke bu kötülüğü hak etmiyor. Hak etmediği bir iktidar tarafından yönetiliyor.
‘Biz tarihimiz boyunca zora karşı siyaset yaptık’
Dokunulmazlıklara karşı tutumumuz sonuna kadar aynı şekilde sürecektir.
'Dağda siyaset yapmayın gelin Meclis'te siyaset yapın' diyorlardı. Geldik barajınızı yıktık. 80 vekille geldik. Var olmayalım diye bir yılda iki seçim yaptılar. Şimdi 3’üncüsünü yapmaya çalışıyorlar. Saray'daki zat 'sandıkla geldim' demek için elinde gelse yarın seçim yapacak. Biz vurmayla bitmeyiz kovmakla gitmeyiz. Abluka altındaki kentlerde insanları evlerinden kovmaya çalışıyorlar. Oralarda olmaya devam edeceğiz. Bize her baktıklarında kendi rezil gerçekliklerini görecekler. Her yerde haklılığımızdan aldığımız güçle ayakta duracağız. Ama bu kadar büyük bir gücü elinde bulundurmalarına rağmen nasıl nefretle yaklaşıyorlar. Akılla yönetemiyor. Zorla ve yalanla ülkeyi yönetiyorlar. Zor kullanmadan yönetemiyorlar. Ama bizler zora karşı siyaset yaparak geldik. Biz bütün tarihimiz boyunca yalana çamura ahlaksızlığa karşı siyaset yaptık.
'Halkımızın kazandığı her mevzi bunlara dert olmuş'
Dokunulmazlıklarımız kaldırılmaya çalışılıyor. Sonra cezaevine de atılabiliriz. Bize karşı siyaset geliştiremiyorlar. Aydınlık ferah bir yürekleri yok. Bu çürümüş siyasete karşı halkımızın mücadelesiyle siyasetin dinamiği olmaya devam edeceğiz. Bizler HDP ağacının derin köklerine yaslanıyoruz. Belediyelere kayyım atamaya çalışıyorlar. Halkın kazandığı her mevzi bunlara dert olmuş. Onlara rağmen belediyeler hizmet yaptı. Onlar yıktı halk ve belediyelerimiz yaptı. Bir yıldır belediyelere karşı bir operasyon başlattılar. Ankara’dan gönderdikleri müfettişler belediyelerde yatıyor. Ama bir açık bulamadılar. Tek bir hırsızlık, yoksuzluk bulamadılar. Ahlaksızlık, hırsızlık bulamadılar. Ama onlar aradıklarını bulamayınca kendilerini kaybediyorlar. Böyle bir halk düşmanlığı olmaz.
Wan Belediyesi yıllık 390 milyon ödenek alıyor ancak Saray örtülü ödenekten 2 milyar para alıyor. Saray'ın yıllık yemek hizmet giderleri 21 milyon. Bu yılda 252 milyon ediyor. Bu bütçe Mardin Belediyesi'nin bütçesinden daha fazladır.”
(şk-fg/pu)

