Savaşın faturası yoksula kesilecek- DOSYA 3
DENİZ NAZLIM
ANKARA (DİHA) - Savaş koşullarında ülkelerin ekonomik yapılarını araştıran iktisatçı Mustafa Durmuş, içeride ve dışarıda Kürtler odaklı yürütülen savaşta bütçenin yaklaşık yüzde 14'lük bölümü ile mal ve hizmet giderlerinden de 15 milyar TL'nin savaşa aktarıldığı kaydetti. Savaş konseptinden vazgeçilmediği sürece mevcut ekonomik yapının sürdürülemeyeceğinin altını çizen Durmuş, savaşın faturasının da yoksul halka kesileceğini söyledi.
Son 3 yıldan bu yana "Kırılgan Beşli" içinde yer alan ülkelerin ekonomileri toparlanmaya giderken, Türkiye'de ise "Başkanlık sistemi" odaklı iç politik gerilim, içeride ve dışarıda Kürtlere yönelik yürütülen savaş sonucu ekonomik yapı daha da kırılgan hale geldi. Özellikle 7 Haziran sonrası siyasi belirsizliğin üst seviyeye çıkması ve savaş konseptine geri dönülmesi, aynı tarihlerde Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) faiz artırımına gideceğinin açıklaması, Türkiye ekonomisinde kriz beklentileri yarattı. Ancak FED'in faiz artırımında sınırlı kalması sonucu "Kırılgan Beşli"ye yabancı sermaye akışının sürmesi ve düşen petrol fiyatlarının devlet bütçesine gelir olarak yazılması Türkiye'de beklenen krizin hissedilmesi engelledi, frenledi.
Ancak eleştirel iktisatçılar her geçen gün borçlanan ve dışa bağımlı yapısı devam eden Türkiye ekonomisinin, özellikle savaş konseptinde sürdüremeyeceği görüşünde. Savaş koşullarında ülkelerin ekonomik yapısı konusunda araştırmalar yapan ekonomist Mustafa Durmuş, Türkiye'deki savaş-ekonomi ilişkine dair değerlendirmelerde bulundu.
AKP ekonomisi mülteciler üzerinden de 'büyüdü'
İlk olarak Türkiye'nin 2015 yılında yüzde 4 büyümesini değerlendiren ve "Bu gerçek bir büyüme değil" diyen soran Durmuş, "2002-2011 arasında ekonomi yüzde 5,5 oranında büyümüş. Ancak 2012 ve sonrası ortalamalarında ekonomi yüzde 3,3 oranında büyümüş. İki döneme ayırsak 2012 ile başlayan süreçte yüzde 40'lık bir düşüş görüyoruz. Bu şekilde bakıldığında büyümenin gerçek değil, durumsal olduğunu görebiliriz. Sanayi sektörünün büyümeye etkisi yok. Asıl katkı tüketim harcamaları, ağırlık kısmı da kamu tüketim harcamaları. Bunun önemli bir kısmı savaş ekonomisi harcamalarından" diye açıkladı.
2015 yılında Türkiye'ye 1,2 milyon mültecinin girmesiyle mülteci sayısının yaklaşık 3 milyonu bulmasına işaret eden Durmuş, "Bu insanların yanında getirdiği nakit para ve değerli eşyaların harcanması ve düşük ücretlerle çalışarak elde ettikleri gelirleri harcaması ekonomik büyümeye katkı sağladı. Birçok araştırma göre yüzde 4'lük büyümenin yaklaşık yüzde 0,5'ini mültecilerden kaynaklandığı belirtiliyor. Yani mülteciler sadece ucuz iş gücü olarak değil aynı zamanda büyümenin de kayığı olarak sistem tarafından kullanılmış" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'den 7,5 milyar dolar çıkış oldu
Gezi direnişi sonrası Türkiye'de yeni bir rejim tesisi oluşturulmaya başlandığı belirten Durmuş, "Gezinin hemen ardından yolsuzluk dosyaları ortaya çıktı. O dönemin bir anda 1,5 milyar dolar sermaye çıkışı yaşandı. Daha sonra seçimler yapıldı ve çözüm süreci bitti, savaş konsepti devreye sokuldu. Dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla birlikte ülkenin nereye gideceği konusunda bir kaos piyasalar üzerinde olumsuz etki yaratacaktır. Bu etkinin en belirginini yabancı kaynaklarda görebiliriz" dedi.
Durmuş, şu verileri paylaştı: "Davutoğlu'nun azledildiği günü takip eden haftada yaklaşık 500 milyon dolarlık bir sermaye çıkışı yaşandı. Uluslararası raporlar savaş ve politik riskler sonucu son dönemde Türkiye'den 7,5 milyar dolar yabancı sermaye çıkışı yaşandığı belirtiliyor. Bu rakamlar Türkiye ekonomisi için çok büyük. Türkiye bu kaynaklar üzerinden büyümesi sağlıyor. Özellikle dünyada bu kadar likitide bolluğu varken, bu çıkışları sadece politik risk ve savaş durumuyla açıklayabiliriz."
Savaş ve politik risk doğrudan yatırımları düşürdü
Durmuş, savaş ve politik risklerin yabancı sermayenin miktarının dışında niteliğini, işlevini de değiştirdiğine dikkat çekti. AKP'nin ilk iktidarı döneminde 2007'ye kadarki süreçte yabancı kaynakların yatırımlarında yüzde 52'sinin doğrudan yatırım niteliğinde olduğunu belirten Durmuş, "Bu yatırımlar kısmen istihdam da yaratıyordu. Ancak şu anki risklerle beraber doğrudan yatırımın yabancı kaynaktaki payı yüzde 20'ye geriledi" dedi.
Durmuş, doğrudan yatırımın yerini borsa, mevduat, hazine bonusu gibi kur-faiz makasından yararlanan, riskler arttığında hızlıca parayı çekebileceği yatırımların aldığını ve bu yatırımların son dönemde 3 kat arttığı ifade etti.
'Savaş ekonomiyi büyütürse, halkı yoksullaştırıyor'
Savaşların insani yıkımını hesaba katmayan ana akım iktisatçıların "Savaşlar ekonomiyi güçlendirir, büyümesini sağlar" şeklindeki savını da hatırlatan Durmuş, "Bunu ABD ekonomisinin İkinci Dünya Savaşı'ndaki büyümesine dayanarak söylüyorlar. Evet, tarihin en büyük krizinden o savaşla çıktı ve ilk kez tam istihdamı sağlamıştı. Sonra altın çağa girdi. Ancak işçi sınıfına bir faydası olmamıştı. Ücretleri yüzde 40 oranında düşmüş ve çok kötü koşullarda çalışmaya başlanmıştı. Savaşın finansmanını vergilerle sağlayarak halkı yoksullaştırmıştı" dedi.
'Mal ve hizmet kaleminden 15 milyar TL savaşa aktarılıyor'
Türkiye gibi savaş sanayisi daha gelişmemiş ülkelerde savaşın daha farklı etkilerinin olacağını söyleyen Durmuş, "Bu etkiyi en çok bütçe üzerinden görüyoruz. Türkiye'nin 570 milyar TL'lik bütçesinde iç ve dış savaşa ayırdığı oran yüzde 14 civarında. Mesela 'mal ve hizmet alımları' diye bir rakam var. Devletin her yıl piyasadan satın aldığı harcamalar. 2015 bütçesinde 44 milyar TL civarında. Bu kalemin yaklaşık 15 milyar TL'si devletin savaş malzemelerine ayrılmış. Yani biber gazından silahını, kullandığı mermilere kadar ayrılmış bu kaynak" bilgilerini verdi.
Savaş rantçıları: Koç, Katmerciler, Ethem Sancak…
Bu durumdan daha önemlisinin ise sermaye kalemlerinde yaşandığını belirten Durmuş, "Bu kaynak da savaşın kimlere faydası olduğunu gösteriyor. Bu kalemin gideri 65-66 milyar TL gibi bir rakam. Bu gider içinde bir kerede kullanıp tüketilen savaş malzemeleri yer almıyor, savaş malzemelerinin alımı, satımı, üretimi içinde ayrılıyor. Koç ailesinin 250 savaş tankı görüşmesi var. Aynı şekilde kobralar gibi zırhlı araçları özel sektör yapıyor. Katmerciler, Ethem Sancak… Küçük de olsa bir savaş sanayi var Türkiye'de. Savaşta binlerce insan ölüyor ama bu sermaye grupları bu savaşın kârı alıyor. Bu şirketlerin son karlarına baktığımızda savaşla birlikte müthiş derecede yükseldiğini görüyoruz" ifadesinde bulundu.
Savaş en çok turizm sektörünü vuruyor
Durmuş, devreye sokulan savaş konseptinin en çok da turizm sektörünü vurduğunu söyledi ve şöyle özetledi: "Geçen yılın turizm geliri 93 milyar TL'ydi. Bu senenin ilk üç yasında geçen seneye göre üçte bir oranında kayıp yaşandı. Rusya ile olan gerilim ve Kürt illerindeki savaş bunun iki nedeni. Bu sene 3 milyar TL'yi bulan bir kayıp yaşandı sektörde. Türkiye cari açığının bir kısmını da turizm sektöründen kapatıyor. İleri süreçte cari açığın olumsuz etkileneceği de açık." Ayrıca Durmuş, turizm sektöründeki kayıpların en çok sektörde istihdam edilen işçileri ve sektöre bağımlı tarım ve hayvan üreticilerini etkiyeceğini söyledi.
İç savaş dışa bağımlı ekonomileri tüketiyor
Durmuş, 1984'de iç savaşı başlayan ve geçirdiği süreçlerle Türkiye'ye en çok benzetilen Sri Lanka örneğine de dikkat çekti. İç savaşla birlikte Sri Lanka'da ekonomik değişimleri aktaran Durmuş, şu verileri paylaştı: "Savaştan önce 20-25 bin kişilik bir savaş gücü olan ülke bu sayıyı 200 bine çıkartıyor. Tüm kaynaklar savaşa akmaya başlıyor. Savaş başlamadan önce Sri Lanka yüzde 8 oranın da büyüme kaydediyor. Savaş sonrası bu rakamda sert düşüşler yaşanıyor. Çünkü bizim gibi dışa bağımlı ve turizm sektörü kritik bir ülke. 90'lı yıllara sarkan dönemlerde iç savaşın maliyeti 4 milyar doları aşıyor. Ve bu oran ülkenin Gayri Safi Milli Hasılası içinde yüzde 68'e çıkıyor. İnsanların bir yıllık üretimleri, refahı, huzuru için kullanılması gereken kaynakların yarısından fazlası savaşa akıyor. Savaş sonrası Sri Lanka eski büyüme hızının yarısına bile ulaşamıyor. Ayrıca Tamillerin yaşadığı bölgenin büyüme oranı yüzde -6,2 oranında geriye gidiyor. Savaş bölgelerin büyümesini de asimetrik olarak etkiliyor."
Tamil bölgeleri gibi Kürt illerinde de büyüme yaşanmıyor
Bölgelere göre büyüme istatistiklerinin Türkiye'de açıklanmadığını ancak farklı verilere bakarak Kürt illerinin büyüme boyutunu görebileceğimizi belirten Durmuş, "Örneğin bölgedeki işsizlik oranı Türkiye genelinin 2 katından yüksek. Türkiye genelinde her hane 15 bin TL tüketim yapmış. Bu veri bölgede 7 bin TL civarına düşüyor. En yoksul ailede bu rakam daha da vahim hale geliyor. Sağlık ve eğitim harcamaları da düşüyor. Eğitim harcamaları bölgede sadece yüzde 1,4 oranında. Bu göstergelerden büyüme oranlarının genele göre fazlasıyla düşük olduğunu görebiliriz. Bu savaşın etkisidir. Aynı zamanda batı ile sınıfsal bir ayrışmayı da gösteriyor" diye aktardı.
Sürdürülemez yapının faturası halklara kesilecek
Durmuş, küresel ekonomideki durgunluk ve Türkiye'nin dışa bağımlı ekonomik yapısı göz önüne alındığında, yürüttüğü savaş konseptinden vazgeçmediği, politik risklerin en aza indirgemediği sürece ekonomik yapının sürdürülemeyeceğini ifade etti. Durmuş, dünya tarihinde hep süre geldiği gibi Türkiye'nin içeride ve dışarıda Kürtlere odaklı yürüttüğü savaşın faturasının görünen tabloda yine yoksul halklara kesileceğini söyledi ve bunun için "özel istihdam büroları" gibi yeni modellerin hayata geçirildiğini ekledi. BİTTİ
(rp)