Babalarını göremeyen çocukları için adalet istiyor 2016-10-06 09:26:12 MELTEM OKTAY/DEVRAN TOPTAŞ AMED (DİHA) - Kobanê serhildanında Amed'te polis tarafından katledilen Murat Dağ'ın eşi Kübra Başaran, sorumlular hakkında soruşturma dahi açılmadığını belirterek, babalarını göremeyen 2 çocuğu için adalet istiyor. DAİŞ çetecilerinin Kobanê'ye dönük saldırıları ve iktidarın bu saldırıya destek vermesine karşı 6-7-8 Ekim 2014 tarihlerinde Kürdistan ve Türkiye'de alanlara çıkan milyonlar, tarihte eşine rastlanmayan direniş ortaya koymuştu. Halk direnişini asker ve polis gücüyle bastırmaya çalışan iktidar, paramiliter Hizbul-kontra ile birlikte Amed (Diyarbakır), Mûş (Muş), Elih (Batman), Dilok (Antep), Wan (Van), Riha (Urfa), Sêrt (Siirt), Merdîn (Mardin), Çewlig (Bingöl), İstanbul ve Adana'da 41 yurttaşı katletti. Kan kaybından yaşamını yitirdi Yaşamını yitirenlerden biri de Amed'in merkez Rezan (Bağlar) ilçesi Fatih Mahallesi'nde çıkan olaylarda polis tarafından katledilen Murat Dağ oldu. 9 Ekim'de evine giderken polisler tarafından ayağından hedef alınarak vurulan Dağ, ambulansın polisler tarafından mahalleye girmesine izin verilmemesi nedeniyle geç kaldırıldığı hastanede kan kaybından yaşamını yitirmişti. Geriye gözü yaşlı eş, iki çocuk kaldı Yaşamını yitirdiği tarihte bir yaşında çocuğu olan ve eşi 2 aylık hamile olan Dağ'ın bir çocuğu babasını hiç görmedi, diğer çocuğu ise babasının resimlerine bakarak büyüyor. Katledilmesine dair hukuki bir mücadelenin de yürütülmediği olayla ilgili "terörist" denilerek dosyanın üzeri kapatıldı. Geriye 2 çocuk ve henüz 20 yaşında bir eş bırakan Dağ'ın ailesi adaletin bir an önce yerini bulmasını istiyor. 'O günü hatırlamak bile istemiyorum' Olay üzerinden 2 yıl geçmesine rağmen hukuki girişim olmadığını ifade eden Dağ'ın eşi Büşra Başaran, eşinin katledilmesini asla unutamadığını söyledi. Eşinin polisler tarafından vurulduğunu komşularından öğrendiğini belirten Başaran, "O gün bir cehennem gibiydi. Her yerden rastgele ateş ediyordular. Eşim yaralı hastanede ama ben eşimin yanına dahi gidemiyordum. Kafamızı bile çıkaramadık kapıdan. Daha sonra hastaneden telefon açtılar ve kan ihtiyacı olduğunu söylediler. Ne yaptıysak kan bulamadık. Araştırma Hastanesi'ne sevk edildiği zaman zaten yüzde 90 hayati tehlikesi vardı. Eşim kan kaybından yaşamını yitirdi. O günü hiç hatırlamak bile istemiyorum. Hayatımın en kötü günüydü" diyerek acısını dile getirdi. 'Doktorların müdahalesine polisler engel oldu' O süreçte küçük bir çocuğunun olduğunu ve aynı zamanda hamile olduğunu anlatan Başaran, eşinin daha önceden bir olaydan dolayı 7 ay cezaevinde kaldığını ve çıktıktan sonra ağabeyinin yanında çay ocağında çalışarak çocuklarına baktığını ifade etti. Aradan aylar geçtikten sonra eşinin aniden ölüm haberinin geldiğini söyleyen Başaran, "Eşim evine gelirken polisler tarafından vuruldu. Eşim vuruluyor yaralı yerde yatarken, komşular yardım etmek istiyor. Ancak polisler 'teröristtir bırakın ölsün' diyerek izin vermiyorlar. Bu insanlık mıdır?" diye sordu. Başaran eşinin hastaneye kaldırıldığında bile bir odaya konulduğunu ve doktorların müdahalesine polisler tarafından engel olunduğunu ekledi. 'Eşimi öldürenlerin cezasını çekmesini istiyorum' Eşinin yaşamını yitirmesi ardından 2 çocuğuna bakmak için çalışmaya başlayan Başaran, çocuğunun sürekli babasını sorduğunu söyledi. Hayatının oldukça zorlaştığını da ifade eden Başaran, "Benim çocuğum 3 yaşında ama babasını polislerin öldürdüğünü biliyor. Devlet suçlu olduğu halde bu dosyanın üzerini kapattılar. Adli Tıp raporu elimizde. Dava açmak istedik polisler 'Suçlu olan sizsiniz, eğer eşin yaşasaydı şimdi cezaevinde olacaktı' dedi. Bir devlet bana böyle söylüyorsa ben ne yapabilirim. Kimi kime şikayet edeceğim? Ben sadece hakkın yerini bulmasını istiyorum. Eşimi öldürenlerin cezasını çekmesini istiyorum" dedi. (mo-dt/fç/sd)