Yard. Doç. Üstündağ: Dünyada büyük bir özgürlük arayışı var 2016-09-27 09:09:34 YASİN KOBULAN / NECLA DEMİR İSTANBUL (DİHA) - Hükümetin bugün unutturmaya çalıştığı Dolmabahçe Mutabakatı için "dünyada görülmemiş bir mutabakattı" diyen Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Nazan Üstündağ, "Bugün dünyada büyük bir özgürlük arayışı var. Bir de bu özgürlük arayışını tahakküm altına almaya çalışan güçler var. Ve bu dünya savaşını ya biz kazanırız ya da uzun bir süre tekrar bastırılmaya razı geliriz" dedi. Farklı ülkelerdeki çözüm süreçleri üzerindeki incelemeleri ile bilinen, Dolmabahçe Mutabakatı öncesinde ise İmralı'da gündeme getirilen İzleme Heyeti grubuna Öcalan'ın ısrarı ile ismi dahil edilmesi istenen Boğaziçi Üniversitesi Öğretim üyesi Yardımcı Doç. Dr. Nazan Üstündağ, Öcalan ile yapılan son görüşme sonrası bir kez daha gündeme gelen izleme heyetini değerlendirdi. Öncelikle Öcalan'dan gelen mesaja dikkat çeken Üstündağ, Öcalan'dan tekrardan barış çağrısını duymanın bu sürecin bozulmasında herkesin yaşadığı hayal kırıklığının onun tarafından da paylaşıldığı yönündeki görüşlerini bir kere daha pekiştirdiğini kaydetti. 'Barış sürecini tırnakları ile kazımıştı' Üstündağ, "Hakikaten bu barış sürecini tırnakları ile kazımıştı ve en ufak bir şeyden, imkandan yararlanmak için elinden geleni yapmıştı. Ancak belli ki tahmin ettiğimiz gibi ve devlet izleme heyetinin geleceğini söylemesine rağmen izleme heyeti gelmedi ve böylelikle savaş süreci başlamış oldu. Ben tabi bu mesajı olumlu karşılıyorum ama bir karşılık bulacak mı bulmayacak mı bu konuda hepimiz gibi benim de çok ciddi şüphelerim var" diye konuştu. İzleme heyetini 4 önemli ayağı Buna rağmen müzakere ve çözüm süreçlerinde izleme heyetlerinin önemi üzerinde duran Üstündağ, izleme heyetinin dört önemli ayağını şu şekilde sıraladı: "İlk olarak, izleme heyeti bir şekil kolaylaştırıcı rol üstleniyor. İkincisi, herkesin beklentisi bu sürecin şeffaflaşmasıydı, sürecin şeffaflaşmasında çok büyük bir etkisi var. Böylelikle gizli saklı olmayan, toplumda bağımsız olarak bilinen, bu konuyla ilgili düşünceleri, projeleri, çalışmaları olmuş insanları katarak, topluma hesap verme ve toplumu bilgilendirme sürecini çok ciddi şekilde başlatan bir şey olacaktı izleme heyeti. Bunun dışında bir şahitlik rolü üstenecekti. Bundan sonra orada konuşulacak olan her şey toplumu çok ciddi şekilde bağlayacaktı. Çünkü şahitler önünde gerçekleşecekti. Üçüncüsü de bir kolaylaştırıcı rol oynayacaktı. Belki büyük anlaşmazlıklarda izleme heyetinin ortak aklıyla sorunların çözülmesi, izleme heyetinin belli garantörlük üstlenmesi mümkün olacaktı. Dördüncüsü ise, söz verilen şeylerin yerine getirilip getirilmediğini raporlaştırabilecekti. Sürekli bilgi toplayarak taraflar hakkında rapor yazacak, hem toplumu hem uluslararası kamuoyunu bilgilendirecek bir heyet olacaktı bu. Bu anlamı ile bu heyetin geniş olması, heyetin çok farklı kesimlerden oluşmasını ve bu farklı kesimlerin ortak akıl geliştirerek bu rollerinin hepsini üstlenmesi gibi bir beklentimiz vardı. Onun için de çözüm için hepimiz hayati görüyorduk izleme heyetini ve hala da hayati görüyoruz." 'Dolmabahçe, dünyada benzeri görülmemiş bir mutabakattı' Üstündağ, izleme heyetini rol ve önemini bu şekilde açıklarken, Öcalan ile devlet arasında yapılan görüşmelerin izleme heyetinden kaynaklı veto edilip, edilmediğini bilmediklerini de dile getirdi. "İzleme heyetinin İmralı'ya gitmemesinin sağlanması, süreci bitirme kararlılığının göstergesi oldu" diyen Üstündağ, bunun şöyle açıkladı: "Çünkü hakikaten Dolmabahçe Mutabakatı çok çok hayati bir mutabakattı. Dünyada belki de görülmemiş derecede bir mutabakattı. Türkiye'nin bütün sorunlarını ve Türkiye'nin yeniden yapılanmasını eşitlikçi ve adaletçi bir şekilde yeniden yapılanmasını ve bunun resmi olarak hem toplumsal, hem milletvekilleri, hem devlet görevlileri, hem de sivil toplum tarafından tartışılmaya açacak bir mutabakattan bahsediyorduk. Bu mutabakatın yerine gelmesinin, başlamasının çok çok ufak bir koşulu vardı, o da izleme heyetinin gelmesi. Bu kadar minimum bir beklenti ve maksimum bir olanakla karşı karşıyayız. AKP bu minimum beklentiyi gerçekleştirmeyerek aslında barış sürecini tamamen bitirmiş oldu. Ondan dolayı ben özellikle izleme heyetini bir tehlike olarak gördüğünü, izleme heyetini veto ettiğini düşünmüyorum. İzleme heyeti sürecinin bitirilmesinin bir sembolü oldu." 'Kürt halkının beklentileri var!' İzleme heyetinin önemi üzerinde bu sözlerle duran Üstündağ, "heyetin Kürt sorununun çözümünde doğrudan etkili olamayacağını" vurgulamaktan da geri durmuyor. Kürt sorununun çözümünde nelerin etkili olacağını ortaya koyan, 30 yıllık savaşta oluşmuş bir listelerinin hali hazırda olduğuna işaret eden Üstündağ, bu sorunun ancak Kürt halkının belli bir takım beklentilerinin karşılanması halinde çözülebileceğinin altını çizdi. Kolombiya'da henüz çözüm yok Üstündağ, bu açıdan Kolombiye ile FARC gerillaları arasındaki görüşmelere işaret etti. Kolombiya'da henüz bir çözüme ulaşılmadığını, ancak bu zamana kadar yürütülen görüşmelerin artık uygulanması aşamasına geçtiğini kaydeden Üstündağ, uygulama aşamasında çok büyük problemler yaşanabilse de herkesin beklentisinin bu mutabakatın başarıya ulaşması olduğunu ifade etti. Savaşa karar verilmesiyle söylem değişti Türkiye'nin bugün PKK'ye yönelik yaklaşımını ise, "Kendi ülkesinde olanları muhalif bir hareketmiş gibi değil de, bir 'terörizm' olarak görüyor" diyen Üstündağ, devamında şunları belirtti: "O yüzden böyle bir paralelliğin kurulmasını engelleyecek bir söylem kurmaya çalışıyor. Şu anda olan bu. Ama sürece baktığımızda, süreç esnasında Türkiye, Filipinler deneyiminden bir şekilde yararlandı. Akil İnsanlar heyeti hem Afrika'da kurulmuş, hem de Filipinler'de kurulmuş bir mekanizmaydı. Oradan dersler alınmıştı. Ama barış sürecini bitirmeye karar verdikten sonra tamamen bir söylemsel değişikliğe gitti ve Kürt iradesi ile Kürt silahlı örgütü ile yapılacak bir barış anlaşması, barış süreci olmaktan çıkararak tekrar eski bir 'terörizm' söylemine getirdi ve böylece o aradaki bağları yani Filipinlerle olan bağları, IRA ile olan bağları kırıp, yok etti. Ama bu Filipinler'den ders almamış demek değil." Üstündağ'dan yanıtını istediğimiz bir diğer önemli soru ise, çatışma ve ölüm haberlerinin son bulması konusunda "İçinde bulunduğumuz durumda daha fazla ne yapılabilineceği?". 'Hapishane içerisindeyiz…' "Bu sorunun yanıt vermenin bugün hiç olmadığı kadar zor olduğunu" dile getirerek bu konudaki sözlerine başlayan Üstündağ, "Karşılıklı çatışmasızlık sürecinin başlaması ve Kürt iradesinin tanınması için farklı farklı talepler geliştiriyoruz. Türkiye'deki sivil aktörlerin de içinde olduğu bir çıkmazdan geçiyoruz. Çünkü çatışma bu kadar arttığı zaman, fazla acı ve ölüm olduğu zaman, bu yaşadığımız korkunç bir yıl içerisinde tabi ki sivil aktörlerin çoğu sahneden düştü. Çatışma olduğunda demokratik alan elbette daralıyor. Devlet bunu daha çok meşrulaştırıyor. Şu anda hepimiz sıkışmış durumdayız. Öyle bir hapishane içerisindeyiz ki o hapishanenin içerisinde büyük düşünmek bile güç geliyor" diye konuştu. 'İnşa edilecek barışa yeteri emeği vermedik' Üstündağ, buna rağmen toplumsal barışı, yerelde inşa edilecek barışa yeteri kadar emek verilmediği eleştirisinde de bulundu. Üstündağ, bu konudaki eleştirisini ise "Yerelde barışmaları sağlayamadık. Ondandır ki savaş birden bire başlayınca altımız tamamen boş kaldı. Özellikle Türkiye tarafından toplumsal barışı oluşturabileceğimiz bir taban bulamadık. Taban barışı bir şekilde nasıl sonsuz destekliyorduysa şimdi de aynı pasiflikle, kimi zaman aktiflikle savaşı destekliyor. Kalıcı bir çözüm yaratamadık. Bunu nasıl kurumsallaştırabiliriz. Buna dönüp bakmamız lazım" sözleriyle dile getirdi. Ya biz kazanırız ya da bastırılmaya razı geliriz' Bugün yaşanan bir dünya savaşının parçası olduklarını vurgulayan Üstündağ, sözlerini "Dünyada büyük bir özgürlük arayışı var. Bir de bu özgürlük arayışını tahakküm altına almaya çalışan güçler var. Ve bu dünya savaşını ya biz kazanırız ya da uzun bir süre tekrar bastırılmaya razı geliriz. Kazanmanın yolu da diğerlerinin kullandığı ve öngördüğü barışçı, özgürlükçü bir geleceği inşa etmekten geçiyor. Bu konuda ısrarcı ve onurlu olmalıyız" diyerek noktaladı. (za/öç)