Kadınlar, 'uluslararası kadın emeği' konferansında buluştu 2016-09-25 15:24:42 İSTANBUL (DİHA) - "Uluslararası Kadın Emeği" konferansında konuşan Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Şemsa Özar, Türkiye'de kadın emeğini sadece emek piyasasına sığdırmamak gerektiğini belirterek, kapitalizmin dayattığı ve gittikçe artan güvencesizliğin AKP döneminde arttığını kaydetti. DİSK Kadın İşçiler Komisyonu, Hollanda Sendikası Konfederasyonu (FNV) ve Rosa Lüksemburg Vakfı, kadın emeğinin güvencesizleştirilmesine karşı "Uluslararası Kadın Emeği" adıyla İstanbul Aksaray'da bulunan Best Western Senatör Otel'de konferans gerçekleştirdi. Konferansa, DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, FNV Temsilcisi Anya Wiersma, Rosa Lüksemburg Vakfı Temsilcisi Gökay Akbulut, Feminist gazeteci Ayşe Düzkan ve çeşitli sendika örgütlenmelerinde yer alan çok sayıda kadın katıldı. Konferans, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof.Dr. Şemsa Özar'ın yaptığı açılış konuşmasıyla başladı. Özar, "Güvencesizlik ve Kadın Emeği" alanında yaptığı çalışma çerçevesinde sunum yaptı. "Kadın emeği" ve "Kadın istihdamı" kavramlarının birbirlerinden çok farklı kavramlar olduğunu belirten Özar, "Kadın istihdamı bir karşılığı olan ya da olmayan çalışma biçimidir. Kadın emeği ise kendisi ve başkası için her gün ürettiğimiz mal ve hizmetlerin tümüdür. Bulaşık yıkamadan evdeki yaşlılara bakmaya kadar bunların hepsi hizmettir. Kadın emeği ve güvencesizlik dediğimiz zaman kavramları geniş tutmak lazım. İşyerinde sigortalı olmak bunlar yeterli değil, evin içine de bakmak lazım" diyerek kadının ev içerisinde görünmeyen emeğine de dikkat çekti. 'Güvencesizlik evde de söz konusu' Özar, Türkiye İstatistik Kurumu'nun iş ve ev içerisinde kadın ile erkeklerin çalışma saatlerine yönelik yaptığı araştırmada toplam 7 saat çalışan erkek ile 8 saat çalışan kadın pratiği ile karşılaştıklarını kaydederek, kadınların her alanda daha çok emek sarf ettiğini söyledi. Kadın alanında politika ve mücadele yolları ararken evdeki güvenceye de bakmanın gerektiğini dile getiren Özar, "Güvencesizlik evde de söz konusu. Örneğin boşanma konusundaki güvencesizlik. Kadın, işi varsa boşanabiliyor. Güvencesizlik kayıt içinde dahi olsa taşeronlaştırma, kısmi çalışma, çağrı ile çalışma bir sürü kayıt içiymiş gibi durumların işleri güvencesizleştirildiğini görüyoruz. Sigortalı olmakla bağlantılı bir şey değil. İşyerlerinde uygulanan mobbing de bunlardan biri" diye konuştu. 'Kadın emeğini sadece emek piyasasına sığdırmamak lazım' Türkiye'de kadın emeğini sadece emek piyasasına sığdırmamanın gerektiğine vurgu yapan Özar, şunları aktardı: "Türkiye'de çatışmaların olduğu, Kürt sorununda çözüm yaratılmayan, fikir özgürlüğünün devamlı çatıştığı bir süreçte yaşıyoruz. Kapitalizmin dayattığı ve gittikçe artan güvencesizlik, erkek egemen toplumun bize dayattığı bir güvencesizlik de var. AKP hükümeti döneminde arttığını gördük. Kadınlara verilen olanaklar varmış gibi görünüyor. Halbuki kadının ev içine hapsedilme rolü kullanılıyor. Sınıfsal mücadelenin yanı sıra erkek egemen toplum, ırkçılık ve anti demokratik uygulamalarla da mücadele etmek zorunda kalıyoruz." 'Hollanda'da temel sorun taşeron çalışma' Açılış konuşmasının ardından, "Türkiye,Almanya ve Hollanda'da sendikalar,kadın istihdamı ile ilgili yasalar,çalışma yaşamında kadının yeri ve örgütlenmesinin olanakları" başlığı tartışıldı. Bu bölümde ilk olarak Hollanda Sendikası Konfederasyonu Temsilcisi Anya Wiersma konuştu. Wiersma, ekonomide neoliberal politikanın izlendiği Hollanda'da işleyen sigorta sisteminin herkes için geçerli olduğunu ve 2006 yılında da sigorta maliyetinin herkes için arttığını söyledi. Türkiye'de olduğu gibi Hollanda'da temel sorunun taşeron olarak çalışmak zorunda kalan işçiler olduğunu ifade eden Wiersma, temizlik sektöründe çalışan kadın işçilerin verdiği mücadele ile emeğin istismarının önüne geçildiğini belirtti. Wiersma, şirket çıkarlarının öncelik verildiği Hollanda'da aynı zamanda geçici çalışanlar için toplu sözleşmenin mevcut olduğunu belirterek, geçici istihdam bürolarında çalışan kadınların bağımsız bir şekilde örgütlenmesinin başladığını aktardı. "Özel istihdam büroları kadrolu çalışma ile kıyaslandığı zaman koşullar çok kötü" diyen Wiersma, serbest çalışan ve ekonomik kriz yaşanan dönemlerde en başta kadın işçilerin gözden çıkarıldığını ve istismar edilen işçiler arasında kadın oranının daha yüksek olduğunu söyledi. 'Kapitalizmin kadına vaat edeceği hiçbir şey kalmadı' Rosa Lüksemburg Vakfı Temsilcisi Gökay Akbulut ise, Almanya'daki gelişmelere bağlı olarak kadın emeği ve haklarının anlatıldığı sunum yaptı. Akbulut, Almanya'da hiç olmadığı kadar kadın çalışandan bahsedilebileceğini belirterek, bu durumu da Almanya'da gelişen kadın hareketinin bir sonucu olarak değerlendirdi. Hayatın pahalanması ile kadınların daha fazla iş hayatına katıldığını dile getiren Akbulut, "İş dünyasında rekabet çok fazla, taşeron işçiliğe zorlanan rekabet gibi. Kadınlar, sağlık hizmeti ve büro gibi alanlarda çalışmaktalar" diyerek kadınların Türkiye'de olduğu gibi emek alanında görünürlüğünün kısmi olarak benzer olduğuna değindi. Son olarak konuşan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu da, kadın emeği üzerinde durulan tüm durumlarda bir tek gerçeğin kendisini gösterdiğini belirtti. Yıllardır 'en iyi sistem budur' diye sunulan Neo-liberal ekonomi politikasının işçilerin, emekçilerin ve kadınların üzerine basarak bütün kazanımlarını ortadan kaldırdığına dikkat çeken Çerkezoğlu, "Bir masanın etrafında oturan adamlar planlamalar yapıyor ve bunlara karşı da bütün dünyada bir karşı direniş var. Bunun başında da kadınlar geliyor" diye konuştu. Konferans, "Direnen kadınlar" bölümü ile devam ediyor. (nd-ai/za/pu)