'Enerjide Yol Ayrımı' raporuna tepkiler gecikmedi 2016-06-27 09:19:48 ANKARA (DİHA) - "Enerjide Yol Ayrımı" adıyla yayınlanan bir raporda, Türkiye'nin linyite dayalı elektrik politikalarından vazgeçerek "yenilenebilir enerji"ye geçmemesi halinde elektrik fiyatlarında yüzde 19 ile 29 oranında artış yaşanacağı iddiasında bulunuldu. Raporu inceleyen uzmanlara göre ise, enerji şirketlerinin gözünden yazılan sözkonusu raporda tüketici ve doğa bütünüyle es geçilmiş. Uzmanlar, izlenilen enerji politikaları konusunda daha köklü bir eleştiriye ihtiyaç olduğunu söyledi. Amerika'da faaliyet gösteren Enerji Ekonomisi ve Mali Analiz Enstitüsü (IEEFA) tarafından yayınlanan 'Enerjide Yol Ayrımı' adlı rapor, tartışmalara yol açtı. Sözkonusu raporda, Türkiye'nin mevcut linyit ve buna bağlı olarak termik santrallere dayalı enerji politikasının yanlış olduğunu belirtilerek, bu politikalardan vazgeçilip yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmesi gerektiği savunuldu. Yine aynı raporda, hükümetin izlediği linyit yatırımlarını arttırma planının, kamu teşviklerinin maliyetini 1.1 milyar dolar ile 2 milyar dolar arasında arttırabileceği, bu artışın da elektrik fiyatlarına yüzde 19 ile 29 oranında artış olarak yansıyabileceği belirtildi. Linyite dayalı elektrik üretimine yönelmenin kolay bir tercih olduğunu, fakat dünyanın linyit ve kömür odaklı teknolojiyi terk ettiğini belirten IEEFA Kaynak Planlama Yöneticisi ve raporun yazarlarından David Schlissel, "Dünya'nın ve Türkiye'nin uygulanması gereken enerji politikası, gücünü yenilenebilirden alan daha sürdürülebilir bir enerji olmalıdır" diye belirtti. Rapor, doğayı ve tüketiciyi düşünmüyor IEEFA'nın raporuna ilişkin görüş belirten uzmanlar ise, raporun enerji satıcılarının gözünden yazıldığı görüşünde. Bu uzmanlara göre, raporda iddia edildiğinin aksine tüketici ve doğa yerine tüketim ve kar endeksli politikalar kışkırtılıyor. Hiçbir enerji türünün temiz olmadığını ve doğa ile tam anlamıyla uyumlu olmadığını vurgulayan Çevre Mühendisi Deniz Gümüşel, raporun 'yenilenebilir enerji'nin daha karlı olduğundan, bu nedenle Türkiye'nin aslında yeni teknolojiye yatırım yapmayı geciktirdiğinden ve AKP hükümetinin kapitalizmin gereklerini yerine getirmediğinden bahsettiğini, bu yönüyle ise doğayı, ekolojiyi korumaya yönelik bir rapor olmadığının altını çizdi. Gümüşel, "Rapor kömür piyasasını yenilenebilir enerjiyle kıyaslıyor. Kömüre verilen teşvikleri aslında yeni teknolojiye yatırarak daha fazla kar edeceklerinden bahsediyor. Burada temel bir eksiklik var. Eğer elektrik enerjisi politikalarını eleştireceksek, işin sadece arz kısmında değil, talep kısmından yola çıkmak zorundayız" dedi. 'Bizi enerjiye mahkum ediyorlar' Enerji konusunda bir rapor yayınlanacaksa "Ne için, kim için enerji üretiliyor?" diye sorulması gerektiğini, ancak raporun enerji marketlerinin gözünden yazıldığını, tüketiciye, doğaya ve ekolojiye ilişkin hiçbir şeyden bahsedilmediğini vurgulayan Gümüşel, şunları söyledi: "Türkiye elektriğin yüzde 40'nı konut ve hizmet sektöründe kullanıyor. Burada kesinlikle tasarruf edelim demiyorum. Burada sorgulanması gereken AVMler, çünkü tüm alanların kalemi tek tek verilirken AVM'lerin tüketim miktarına ulaşamıyoruz ve suçu konutlara yıkıyorlar. Soruya tekrar dönersek, ne için elektrik üretiyoruz, sanayimiz geliştiği için ya da tarımda kullandığımız için değil, tamamen üretim dışı tüketim alalarında kullanıyoruz. Burada kapitalizm, tüketimi kışkırtarak bizi enerjiye mahkum kılan bir politika izleniyor." 'AKP, savaş ve kentsel dönüşüm adı altında ülkeyi şantiye haline getirdi' Bu önemli noktalara dikkat çeken Gümüşel, AKP'nin uyguladığı politikalardan vazgeçmeyeceğini, Kürt illerinde devam eden savaşın bile bu sektörden yönlendirildiğinin altını çizdi. Gümüşel, "Sadece demir çelik ve çimento sanayisi fosil yakıt rezervlerinin yüze 30 oranında devasa bir tüketim yapıyor. Bu nedenle ha bire kentsel dönüşüm alanları açarak kendine ve yandaşlarına rant kapısı açıyor. 'Terörle mücadele' adı altında Kürt illerini yakıp yıkıyor ve sonra jet hızla kentsel dönüşüme açıyor. Yani ülkeyi savaş eliyle ve kentsel dönüşüm politikalarıyla büyük bir şantiye haline getirdi " diye konuştu. 'Hükümete raporun ötesinde bir eleştiri yapmalıyız' Enerji uzmanı Doç. Dr. Mutlu Yılmaz da yine raporun 'yenilenebilir enerji' adı altında yeni teknolojiyi satmaya yönelik olduğunu ve hükümete raporun ötesinde bir eleştiri yapmak gerektiğini ifade etti. Türkiye'nin bütün sağlık ve çevre tehditlerine rağmen linyite dayalı politikalarında ısrar etmesinin nedeninin altında petrol ve doğalgazda dışa bağımlılığını azaltma isteğinin yattığını dile getiren Yılmaz, fakat bunun çözümünün termik santraller de olmadığını kaydetti. Yılmaz, "Devlet özellikle Rusya ile yaşadığı uçak krizinin ardından kendi enerji kaynaklarına yönelmeye başladı. En kolay yol olduğu için de akla ilk gelen linyit oldu" dedi. Her yıl elektrik üretimi için 26 milyon ton kömür ithal ediliyor Yılmaz, iddia edildiğinin aksine Türkiye'nin linyit rezervleri açısından zengin bir ülke olmadığını, dünyaya kıyasala rezerv miktarının yüzde 2 hacminde olduğunu da paylaştı. Linyit kaynaklarının yetersiz olduğunu ve her yıl elektrik üretimi için 26 milyon ton kömür ithal edildiğini söyleyen Yılmaz, daha fazla termik santralin ise daha fazla ithalat anlamına geleceğini belirtti. Yılmaz, "Türkiye şu anda linyit hacminin çok üstünde tüketim yapıyor. Diyelim ki Türkiye tüketim hacmini 5 kat arttırdı yine de çözüm olmaz. Elektrik fiyatlarında ki artış bu politikalarla kaçınılmaz olarak artar. Yapılması gereken doğru yollarla üretmeyi ve öncelikli ihtiyaçlarımızı tekrar gözden geçirip ona göre yaşamayı öğrenmeliyiz "dedi. (sy/hd/öç)