'Darbeci Sisi, Katil Esed' ile anlaşma 'Kardeşim Kürtler' ile savaş 2016-06-16 11:50:05 ANKARA (DİHA) - Kendi halkına karşı katliam yapmakla suçlayıp 'Zalimler korkaktır onların gücü sadece kendi vatandaşlarına yeter' dediği darbeci yönetimin bulunduğu Mısır'ın yanı sıra Davos'ta 'one minute!' deyip 'Çocuk katili' olarak nitelendirdiği İsrail ve 'Suriye'de ne işi var' diyerek rest çektiği Rusya ile ilişkileri yeniden tamir etme talimatı veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi vatandaşı olan Kürtlere karşı ise 'sonuna kadar savaş' içerisinde. Erdoğan'ın, 27 Temmuz 2013 tarihinde Mısır'daki darbeci yönetime yönelik sarf ettiği "Kendi düşmanlarına güçleri yetmeyen zalimler ancak kendi halklarına güçleri yeter ve halklarını katlederler" sözleri ise, Kürtlere dönük nasıl bir yaklaşım içerisinde olunduğunun özeti gibi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın, 'Rusya Günü' vesilesiyle kriz yaşadıkları Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'e gönderdiği tebrik mesajları ile ikili ilişkilerin düzeltilmesi talebinde bulunması ve bu yönde yansıyan diğer çabalar, bir kez daha Türkiye dış politikasını ve ilişkilerini gündeme getirdi. Türkiye'nin, AKP hükümetiyle birlikte özellikle son bir kaç yıl içerisinde bölgede neredeyse sorun yaşamadığı ve ters düşmediği ülke yok. Uzun yıllar Dışişleri Bakanlığı görevini yapan ve bölgesel politikasını teorik olarak 'stratejik derinlik' ve 'dış politikada sıfır sorun' üzerine kurgulayan Ahmet Davutoğlu'nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanan politikası, Türkiye'yi sorunsuz olduğu tek bir ülke bırakmama noktasına getirdi. Eski düşmanlar dost oluyor! Özellikle, Neo-Osmanlıcılık ile beslenen ve bölge politikasını dizayn etme üzerine kurulan agresif ve müdahaleci dış politika geliştiren Türkiye, neredeyse bir çok ülkenin iç sorunlarının bir parçası haline getirildi. Öyle ki, gelinen aşamada Suriye'ye yönelik müdahalenin bir parçası haline gelindiğini artık saklanma gereği bile duymazken, bu politikanın çökmesi sonucu Erdoğan'ın talimatı ile ilişkileri onarmaya yönelik yeni girişimler başlatıldı. Davutoğlu'nun gönderilmesine de denk getirilen bu politika sonrasında hemen hemen Erdoğan'ın hısımlık/düşmanlık üzerinden ilişkilendiği bütün ülkelerle ilişkileri yeniden tamir etmeye yönelik girişim başlatıldı. Mursi'yi önce savundu, sonra unuttu AKP'nin İsrail, Mısır ve Suriye başta olmak üzere kavgalı olduğu bütün ülkelerle başlattığı diplomatik ataklar sürerken, özellikle Erdoğan ve AKP'nin, dün bu ülkeler hakkında dile getirdikleriyle bugün içerisine girdiği tutum arasında çok büyük farklılıklar sözkonusu. Erdoğan yönetiminin son yıllarda düşmanlaştırdığı ülkelerin başında gelen Mısır ile ilişkiler askeri darbe sonucu kopma noktasına geldi. AKP hükümetinin ideolojik olarak yakınlık duyduğu Mursi iktidarının önce yapılan gösterilere askeri müdahalede bulunması ve ardından Sisi tarafından askeri darbe ile görevinden uzaklaştırılması ile Mursi taraftarlarının büyük cezalara çarptırılması, AKP'nin öfkesine neden oldu. Katliamlara karşı çifte standart Mursi yönetiminin kendi halkına dönük giriştiği her türlü şiddete sessiz kalan Erdoğan, buna karşı Abdülfettah el Sisi'nin 3 Temmuz 2013'de darbe ile yönetimi ele geçirmesi üzerine 'darbe karşıtı' haline geldi. Sonraki yıllarda da AKP ve Erdoğan, Mısır'a yönelik söylemleri iç siyasette de bayrak haline getirdi. Hemen hemen bütün alanlarda Rabia işaretleri ile söylemler dikkat çekti ve darbeyi kınamaya yönelik kimi girişimlerde bulunuldu. Mısır'ın Türkiye'deki diplomatik temsilcileri 'istenmeyen insan' ilan edilirken, Türkiye ile Mısır arasındaki gerginlik, kriz boyutuna ulaştı ve Mısır yönetimi Türkiye'yi kendi iç işlerine karışmamaları konusunda uyardı. Ancak buna rağmen Erdoğan, 25 Eylül 2014 tarihinde BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, "Çocukların öldürülmesine, halkın oylarıyla gelmiş iktidarların silah ve tanklarla darbe yoluyla devrilmesine seyirci kalanlar, tepkisiz kalanlar, bu insanlık suçuna alenen ortak olmaktadır. Demokrasi diyorsak sandığa sahip çıkalım. Yok demokrasi değil de darbeyi savunacaksak, bu BM niye var diye merak ediyorum" sözlerini sarf etti. Yine 2015 yılında da aynı tepkilerini ve öfkesini dile getiren Erdoğan, "Mısır'ın Firavun dönemine" döndüğünü açıkladı. Firavun Mısır'a teşekkür! Ancak Erdoğan'ın darbeci Mısır yönetimine karşı öfkesi uzun sürmedi. Geçtiğimiz ay Türkiye'nin dönem başkanlığında İstanbul'da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında Erdoğan, daha önce Firavun olmakla eleştirdiği ve neredeyse bütün dünyayı da karşısına dikilmeye çağırdığı Sisi yönetimine resmi düzeyde teşekkür etti. Devlet Başkanları düzeyinde gerçekleştirilen toplantıya Mısır Dışişleri Bakanlığı düzeyinde katılım sağlarken Erdoğan, 13'üncü İslam Zirvesi'nde "Teşkilatın geçmiş dönem başkanlığını yapan Mısır'a da çabalarından dolayı özellikle teşekkür ediyorum" dedi. 'Siyonizm' dönüşü Türkiye'nin Mısır ile ilişkilerine benzer bir şekilde İsrail ile ilişkileri de aynı krizli ve sorunlu dönemlerden geçti. Her dönem İslami referanslı siyasetin can simidi olan Gazze ve Filistin meselesi, AKP döneminde de en çok kullanılan konuların başında yer alırken, Türkiye özellikle Mavi Marmara olayından sonra İsrail'e yönelik sert tepkiler geliştirdi. Bir yandan İsrail ile askeri ilişkiler sürdürüldü ama öte yandan Erdoğan'ın Davos Zirvesi'ndeki 'One minute' çıkışı ve İsrail yönetimine yönelik dile getirdiği "Siz çocukları öldürmeyi iyi bilirsiniz" sözleri, ikili ilişkilerin gerilmesine neden oldu. Erdoğan'ın bu çıkışı, iç politikada İsrail siyonizmine karşı verdiği mücadele olarak kullanıldı. Talepler yerine gelmedi ama olsun Mavi Marmara olayından sonra ilişkilerin normalleşmesi için tazminat ödenmesi, özür dilenmesi ve Gazze'ye yönelik ambargonun kaldırılması gibi 3 temel şart öne koşan AKP yönetimi, bu taleplerden hiçbirini yerine getirmediği halde her fırsatta İsrail ile ilişkileri normalleştirmenin yollarını aradı. Erdoğan, 13 Mart 2016 tarihinde Brookings Enstitüsü'nde yaptığı konuşmada, İsrail ile görüşmelerinin normalleşme seyrine girdiğini belirterek, "Sayın Cumhurbaşkanı ile telefon görüşmesi yaptık. Değerlendirmeyi çok açık net işbirliği merkezli olarak ortaya koyduk" değerlendirmesinde bulundu ve ilişkilerin önümüzdeki dönemde daha gelişeceğine işaret etti. Hemen arkasında İsrail İstanbul Başkonsolosu Shai Cohen, Türkiye-İsrail arasında ilişkilerin normalleştirilmesi için bir sonraki görüşme için 22 Mayıs'ta yeni hükümetin kurulmasının beklenmesinin gerekeceğini söyledi. Cohen'in yine "Nihai anlaşmaya varılması için bir veya iki tur görüşme daha yapılması gerekecek" şeklindeki açıklaması da medyaya yansıdı. Esad ile 'kardeşlik ve katillik' arasındaki gerilimli ilişki Suriye İç Savaşı sırasında da 'kısa süre sonra Şam ve Halep'te namaz kılmaya' gideceği söylemine sarılan AKP yönetimi, sadece Esad karşıtı bir politika geliştirmedi, aynı zamanda uyguladığı politika ile Suriye'deki savaşın derinleşmesine yol açtı. Bir zamanlar ortak yapılan Bakanlar Kurulu toplantısından ve 'Kardeşim Esad' sözlerinden birden bire 'Katil Esed'a' dönüş yapan AKP hükümeti, Suriye savaşının bitmesi için yürütülen müzakerelerde de her fırsatta 'Esed'in gitmesini ve Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunmasını' temel talep olarak gündeme getirdi. Aynı şekilde Irak'ta da hem Tarık Haşimi'ye kucak açması, Irak yönetiminin karşı çıkmasına rağmen Başika bölgesine asker göndermesi ilişkilerin zedelenmesine neden oldu. Cezayir toplantısı Ancak AKP, selefi siyaseti nedeniyle ters düştüğü Suriye, İran ve Irak yönetimleriyle ilişkileri yeniden düzenlemek içinde harekete geçti. Bir zamanlar 'Katil Esed' diye tanımladığı Esad yönetimi ile Cezayir'de toplantılar gerçekleştirildi ve AKP kaynakları ilişkilerin kısa süre de normale döneceğini işlemeye başladı. Yapılan görüşmelerin esasını da Kürt karşıtlığı üzerinde oluşturan AKP, böylece bir dönem 'katil, darbeci, siyonist, emperyalist' diye tanımladığı bütün güçlerle yeniden ilişkileri geliştirme arayışına girdi. Türkiye'nin uluslararası düzeyde karşı karşıya geldiği güçlerden biri olan Rusya ile de yakınlaşma emareleri son dönemlerde ortaya çıktı. Bir Rus uçağının Türkiye tarafından düşürülmesinin ardından Rusya'nın ağır ekonomik yaptırımlarına maruz kalan ve buna rağmen, Rusya'ya karşı duruşunu 'Rusya'nın Suriye'de de ne işi var' diyerek rest çeken Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Rusya Günü' dolayısıyla Putin'e gönderdiği mektup ile yeniden geliştirmeye çalıştığı ilişkilerle bu konudaki tutumunu da yumuşattı. Eski 'düşmanlar' dost Kürtler düşman! İsrail, Rusya, Mısır, Suriye, İran ve Irak'a bir kaç yıl içinde önce düşmanlık yapan ardında da dost olmaya çalışan Türkiye, uzlaşma arayışı içinde olan Kürtlerle ise 2013 yılından sonra başlayan müzakere ve görüşmelere rağmen alınan savaş kararı ile çatışma içine girdi. Erdoğan, 'katil' dediği Esad ile bile görüşme ve ittifak arayışına girerken, kendi yurttaşları olan Kürtlerin hiçbir statü geliştirmemesi için arayışlara girdi. 24 Temmuz 2015 tarihinden beri Kürtlere karşı başlatılan savaş, binlerce sivilin yaşamını yitirmesinin yanı sıra resmi rakamlara göre 600 polis ve askerin hayatına mal olsa da, halen derinleştirilerek sürdürülüyor. Eski düşmanlarla dost olan, ancak kendi halkına karşı savaş başlatan Erdoğan, "Bu savaşın kıyamete kadar süreciğini" beyan etmekten de geri kalmadı. Kendi düşmanlarına güçleri yetmez halklarını katlederler Erdoğan'ın Kürtlere karşı geliştirdiği politikayı ise en açık olarak, 27 Temmuz 2013 yılında Mısır yönetimine ilişkin geliştirdiği ve Ramazan ayında insanların hayatını kaybetmesinden duyulan rahatsızlığını ifade ettiği şu sözleri özetliyor: "Ramazana rağmen bazı ülkelerde kalplerin yumuşamadığını, zulmün hız kesmediğini vahşetin ivme kaybetmeden yükseldiğine şahitlik ediyoruz. Müslüman dünyası savura hazırlanırken, Mısır'da büyük katliam başlatıldı. (...) Önce milli iradeyi katlettiler şimdi de milleti katlediyorlar. Çünkü zalimler aynı zamanda korkaktırlar. Yetim bıraktıkları çocuklardan dul bıraktıkları eşlerin ahlarından korkarlar ve korktukça daha da zalimleşip, kendi halklarına daha fazla baskı uygular ve öylece yok edilip giderler. Hayatları boyunca milletlerinin düşmanlarına karşı onurlu tek bir tavır takınmayanların kendi haklarına karşı kahraman kesilmeleri korkaklıktan başka bir şey değildir. Bunların güçleri düşmana yetmez, bunların gücü sadece ve sadece kendi halklarına yeter. Bunlar sadece kendi halklarına kükrer kendi hakların katlederler. Mısır halkı onurlu bir şekilde direniş sergiliyorlardı, onların elinde silah yoktu." (kk/öç)